ЗЭДЫЖОМЫIЭР ЗЭДЭПЩIЭФКЪЫМ

ЗЭДЫЖОМЫIЭР ЗЭДЭПЩIЭФКЪЫМ
Хэкум исхэмрэ хэхэсхэмрэ Iуэху зэдамIыгъыр куэтэнукъым. Iуэху щIэн хуейр ипэ утыку къилъхьэн хуейщ. Хамэм щыIэ адыгэ хэхэсхэм щIапхъэщ жоуэ куэд жаIэ щхьэ жаIэр зэрмыщIапхъэри нахуэщ. Хэкурыс ди лъэпкъэгъухэри хэхэсхэм жаIэхэм щэхурэ щIодэIукI нэхъ щIапхъэм тепсэлъыхькъым. Хэкурысхэм псоми зыкъэвгъэзэж жаIэ нэхъ мыр пэж хъуФынрэ мыхъуФынрэм егупщысхэкъым. фыкъэкIуэж псалъэр “НакIуэ дывгъэкIуэж.” псалъэр жьэм къызэржьэдэкIым хуэдэу зэуэ къызэрмыпэжынур тIумкIи дощIэр. Лъэпкъым и гупщысэм тIумкIи гъуэгу къыхуэзытхъыхьын хуей цIыхухэм зэдэIыгъыу зэдырагъэкIуэкIыФын зы гупщысэ яIэкъым.
Уэ хэкурыс ди лъэпкъэгъуу лъэпкъым и гупщысэкIэ гъуэгу езгъэлъагъун хуэй ди интеллектуалхэ ФыкъэдаIуэ: Iуэхушхуэ Фипщэ дэлъщ. Хэхэсхэм я гупщысэр щIым теувэкъым жыФIэ къудейкIэ къикI щыIэкъым. Сыт лъэпкъым ищIэн хуейр? Сыт лъэпкъыр зыгъэкIуэтэнур? КЪыджэФIэ!
фэ жывмыIэФыр сэ жысIэнщ Фыхуеймэ:
1. Зауэрэ банэрэкIэ дыздынэсынрэ зауэмрэ банэмрэкIэ дыгъэкIуэдын цIыхурэ диIэкъым. Абы щхьэ тщIэн хуейр зауэмрэ банэмрэ пэжыжэу щытын хуейщ.
2. Хамэм щыпсо хэхэсхэм зыдэщысым щысыу хэкур хуитрэ мамыррэ зэррамщIыФынур нахуэщи жаIэхэр хэкурысхэм ФIыкIэ зэрлъэмIэсым макъ инкIэ Фытепсэлъыхьыу хамэм щыIэм гу лъавгъэтэн хуейщ.
3. Хэкурысхэми хэхэсхэмкIэ яхъума, хамэм икIижхэу хэкур зэрагъэкIуэтэн гупщысэм купщIэ зэрримыIэм гу лъатэн, лъавгъэтэн хуейщ.
4. ДызэрыцIыхукъым маржэ хъуижынхэ, пэжым тетыу дызэрыщIэкъым. И гъащIэр лажьэурэ пщIэнтэжыу есхьэкI ди цIыхухэр зэрыцIыхукъым. Зыр зым тхэмылъхэр зыхуэдгъэФэщащи ари пэжым зэртемыувэм щхьэ дыкIуэтэФкъым. Абы щхьэ пэжым тет дипсоукIэхэмкIэ дызэрыцIыхун хуейщ. Зым зым ипсоукIэм тхэплъэурэ зэдэтщIэФын хуейхэр къызэдэдгъуэтын хуейщ.
5. Дуней екIуэкIыкIэм ФIыуэ деджэу дигъащIэр зэдэджын хуейщ. ТIани пэжым тетыу тщIэн хуейр лъэпкъым и пащхьэ итлъхьэн хуейщ.
Зывмыущэху ди хэкурыс цIыхухэ. Лъэпкъыу дыкызщытенэжыФыну щыт щIыпIэр хэкуращ. Зауэрэ банэрэ хэмытыу дауэ ди цIыху хэкум етщIэлIэФынуми аращ дызэлэжын хуейр. Ди цIыхухэр пэжкIэ зэрыдгъэцIыхун хуейщ. ПэжкIэ, ди къэрукIэ зэрытхузэФIэкIыу гъуэгу дыздытехьэн хуейщ.
Маргъущ Везир
21.12.14
01:10

 

PSAPE/SEVAP

PSAPE/SEVAP

Halkımız sevap işlemeyi çok sevmekte ve iyi bir şeylere sebep olma konusunda elinden geleni yapmaktadır. Ancak ne yazık ki kendi halkını ilgilendiren ve kendi geleceğine yardımcı olacak işlere yardımcı olma konusunda çok da hevesli davranmamaktadır.

Köyde zaten maaşlı çalışan ve hayatını kazanan imama ev yapımı için her türlü maddi ve iş gücü katkısını sağlayan ve üstelik devlete ait başka lojmanlar olduğu halde bunu yapan ayrıca defalarca değişik şekillerde dekore etmek için köyün camisine her aklına gelenin aklına geldiği şeklide bunu gerçekleştirmesi için hiç çekinmeden ve gönlünden sevap işlediğine inanarak yardım eden halkım artık oturup bir düşünsün.

Her Cuma günü namazdayken propagandası yapılan sevaplar için çıkışta cebindeki son bozuklukları bırakıp oracığa bırakıp giden sevgili halkımın mensupları bir düşünsün.

Atalarımızın yüzlerce yıl savaşarak ayakta tuttuklarının devam etmesi için ortaya konan somut çabalara destek vermeyen halkım farkında olmadan en büyük günahı işlemektedir. İnanışları ve yaşam tarzları için vatanlarından koparak yabancı iklimlerde kendilerine yeniden bir yaşam kuran atalarını unutan halkım en büyük günahı işlemektedir. Yaratıcının en büyük hediyesi olan dilinin ve yaşam tarzının kıymetini bilmeyen halkım en büyük günahı işlemektedir. Atalarının haksız ölümlerinin ve çektiği çilenin çığlığını sevap işlediğini düşünerek verdiği katkılarla susturamayacak halkım. Eğer böyle devam ederse de atalarının kendisi için yaptıklarıyla çarpılacak halkım.

Adıgelikte “toplum işi/лъэпкъ Iуэху” denilen bir kavram vardır. “Toplum işi” olan her iş koşulsuz değerlidir ve saygı duyulur. “Toplum işi” olarak gerçekleştirilen işe üzerine düşen katkıyı sağlamaktır en değerli “psape/псапэ=sevap”tır. Her türlü sevap kavramının peşinden giden ve maddi katkısını ve enerjisini esirgemeyen halkım umarım en büyük psape/псапэ olan “kendi toplumu için üzerine düşeni yapmak” noktasına geri döner.

Marğuş Vezir

20.12.14

21:43

 

ÖNCE KARŞILIKLI ETKİLEŞİM SONRA DÜŞÜNSEL DÖNÜŞÜM VE SON AŞAMADA DA BİLİNÇLİ DÖNÜŞ

ÖNCE KARŞILIKLI ETKİLEŞİM SONRA DÜŞÜNSEL DÖNÜŞÜM VE SON AŞAMADA DA BİLİNÇLİ DÖNÜŞ

Yüreklerin ve yüzlerin ayakları yere basan gerçeklerle vatana dönük olması sağlayacaktır vatana bedenleri taşıyan ayakların yürümesini. Vatana olan sevgimizi ve vatanla ilgili hayallerimizi dünya gerçekleriyle dokunulabilir ve uygulanabilir kılmadan girişeceğimiz hiçbir hareket arzuladığımız somut karşılığı doğurmayacaktır.

Ayrıca kimse kendisini vatanı kurtaramadığı için paralamasın çünkü yürekler ve toplumun ortak iradesi aynı yönde olmadıkça toplumsal bir hareket yaratmak mümkün değildir.

Artık hem anavatandakilerin hem de diasporadaki bizlerin hayallerden sıyrılması gerekmektedir. Yıllardır kurduğumuz hayallerin büyüklüğü altında ezilmekten ve yönümüzün belirsizliğinden kaynaklanan mutsuzluktan hepimiz bıktık. Uygulanabilir olmayan eylem planlarımız bizi yormaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Şu anda en büyük ihtiyacımız vatanımızdaki insanlarla gerçek bir etkileşime geçmektir. Birbirimizi gerçekten tanımadığımız için birbirimizle gerçeklerle ne yapabileceğimizi bilememekteyiz. Hem anavatanla ilgili bir şeyler yapmak istemekteyiz hem de önümüze konulan yapılabileceklerle ilgili önermeleri kendimizden uzak bulmaktayız. Uzak bulma konusunda haklıyız çünkü hayalci ve aşırı büyük amacı gerçekleştirecek gücümüzün olmadığının farkındayız.

Şu an asimilasyon çarklarına düşmüş bir haldeyiz ve engellenemez bir hızda asimile olmaya devam ediyoruz. Asimilasyonun yarattığı acı içerisinde yok oluşun yarattığı geleceğimiz konusunda bir an önce karar verme gereği farkındalığına yön verme ve yol çizme ihtiyacındayız. Halk olarak rengimizi korumanın ve gelecekte de var olmanın tek yolu vatanımız ve vatanımızda fiziki olarak yaşayan insanlarımıza bağlıdır. Bu somut bir gerçekliktir. Vatanın yeryüzüne dağılmış evlatlarındaki renkler henüz tamamen yok olmamıştır. Bu insanlarımızdan pek çoğunda vatan sevgisi vardır ve ellerindeki somut imkânlara vatan bağlamında yön vermek mümkündür. Gerçek ve birbirimizi kandırmadığımız bir etkileşimde fiziksel olarak vatana insan ve ekonomi olarak katkı sağlamak yüksek bir olasılıktır.

Güçsüzüz evet, ve güçsüzlüğümüz kurduğumuz hayallerin çok büyük olması ve bunların gerçekleştirilme olasılığının mümkün olmayışından kaynaklıdır. Ancak gücümüzün yeteceği ve halkımızı geleceğe taşıyacak pek çok olasılık da var. Oturduğumuz yerde hiçbir olasılık hayat bulmayacaktır. Dünya gerçekleri bizlerin vatan ve diaspora olarak karşılıklı olarak barış ortamı içinde etkileşmemize olanak sağlamaktadır.

Eylem planı çok basittir.

  1. Öncelikli olarak bizi soyut hayallerle oyalayan vatan kurtarıcılarından kurtulmamız lazımdır. Vatan ve diaspora arasındaki gerçek etkileşimi engelleyen ve vatansever söylemleriyle bizi aldatan insanlarla yolumuzu ayırmalıyız.
  2. Yazar ve çizerlerimiz diasporada yok olmamanın çaresini arayan kitlemizin çare arayışına somut önerilerle yön vermelidir.
    1. Tüm söylemler barış dilini kullanmalı ve vatanın somut işleyişi için ideolojik söylemler terk edilmelidir
    2. Toplumun kitlesel hareketi yerine elle dokunabilir küçük küçük hareketler hedeflenmeli ve nasıl olacağıyla ilgili somut önermelerde bulunmalıdır
  3. Diasporayla vatan için en büyük etkileşim aracının dil olduğu bilinciyle dile büyük özen gösterilmeli. Dili bilenlerin vatandaki alfabeyle okur yazar olmaları sağlanmalı, ve ilerdeki somut tanışma ve etkileşim için dilin gereği ve önemi hep gündemde tutulmalıdır. Ayrıca okuma yazma bilen anne babaların dili hiç bilmeyen çocuklarının dil öğrenirken işlerini nasıl kolaylaştıracakları da gözden kaçırılmamalıdır.
  4. Derneklerimize devlet misyonu yüklemekten vazgeçmeli derneklerimize vatanla etkileşim ve köprü olma niteliği kazandırmalıyız. Ayrıca vatan ve diaspora arasında ciddi ve güvenilir bilgi merkezi olma özelliği kazandırmalıyız derneklerimize. Derneklerimiz ayrıca kitlesel hareketler yerine kitleyi oluşturan bireylerin küçük ve somut hareketlerine yön bulmalı ve çözüm geliştirmelidir.

Sonuç:

Hayali ve kim olduklarını bilmediğimiz insanlar olmaktan çıkarmalıyız vatandakileri. Tüm ideoloji ve inanışları bir kenara bırakıp insanlarımızı günlük yaşantıları içinde tanıştırmalıyız. Taşıyamadığımız ve dünyada hayat veremediğimi hayallerimizi sırtımızdan indirmeliyiz. Hayallerin dehşetini yaşamak yerine günlük gerçeklerimize dönmeliyiz. Uzaklarda olan ve nasıl dokunulacağı bilinmeyen bir serap olmaktan çıkarmalıyız vatanı. Toplumun işlemeye hazır ve etkileşime hizmet edecek her türlü  müessesesini -“унэкъуэщ-wunekhueşş”lik gibi-  işletmeliyiz. Ayrıca şu an bizi sanal dünyalarda gezdiren ve sadece ve sadece kendi egolarını karşılıklı okşayan kişilerin ego gösterilerini de kendimize xabze yapmadan yapmalıyız bu işi.

Elbette ki toplumumuz için en büyük arzumuz herkesin vatana dönmesidir. Bunu kitlesel olarak gerçekleştirmek mümkün değildir. Bizi bulunduğumuz yerlere çivileyen ve hareketsiz kılan çözülemez sorunlarımız vardır. Kadın ve erkek anlamında vatan ve yaşama bakışlarımızın örtüşmemesi, ailesel sorumluluklarımız, maddi olanaksızlıklar gibi sorunlar … Öncelikli olarak insanımıza vatanda somut olarak yaşanabileceği inancını aşılamalıyız. Eğer vatanda yaşanacaksa somut yolunun nasıl olacağını bilinir kılmalıyız. Bunun için vatan ile etkileşime ağırlık vermeli ve etkileşimi doğru kanalize etmeliyiz. Vatanı bir şekilde görülebilir ve dokunulabilir kılınca da vatana hayatı boyunca dokunmak isteyenler ve tüm enerjisini oraya harcamak isteyenlerimiz kararlarını somut olarak uygulayabileceklerdir. Vatana ulaşamayanlar da belki de halkının geleceği için küçücük bir katkı sağlamanın huzurunu tadacaklardır ayrıca, kim bilir…

Marğuş Vezir

20.12.14

00:20

ARTIK YETER

ARTIK YETER

Vatanseverliği sloganlarla vatanı kurtarmak olan ve vatan için bir şey yapılacaksa en iyi yapacak olanın kendileri olduğuna halkımızı inandıran ve illüzyonlarla halkımızı uyutan şahıslaradır yazım. Halkın içindeki uyanışın sinerjisinin değil de kendi egolarının zapt edilmez enerjisi ile halkın önüne geçmiş ve halkımızın önünü açmak yerine egolarına yol aramaktan başka bir şey yapmamış insanlaradır yazım. Elbette ki tüm enerjilerini derin uykudaki halkımı uyandırmaya harcamış olan emekçi insanlarımızı kastetmiyorum.

Vatanı puslarından arındırıp görünür kılmamız lazımdır ilk önce. Neyi kaybetmek üzere olduğumuzu fark ettirmek lazımdır halkıma. Eğer ki vatanımızı görünür kılarsak ve kaybettiğimiz değerlerin farkındalığını toplumumuzun içselleştirmesini sağlarsak ancak o zaman toplumsal kaygılarımız somut reflekslere dönüşecektir.

Yıllarca bizi sloganlarına hapseden zihniyetler vatanseverlik maskesi altında halkımıza çok büyük zararlar vermişlerdir. Her şeyin en iyisini ben biliyorum söylemleriyle hem dinamiklerimiz güdükleştirilmiş hem de halkımızda gerçek bir farkındalık oluşması engellenmiştir. Sürgünümüz ve yok oluşumuz arabesk edebiyatına dönüştürülmüş, gerçekten ne yapabileceğimizi düşünmemiz engellenmiştir.

Halkımızda son zamanlarda yükselen bir farkındalık ihtiyacı vardır. Halkımızda geleceğine yön bulma ihtiyacı artık kendisini ifade etmek için yol bulmaya çalışmaktadır. Bu nedenle halkımızın şu anda vatanıyla ilgili gerçeklerle ve geleceğine yön verecek gerçekçi seçeneklerle kendisini donatmaya ve anlamlandırmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Bundan dolayı öncelikli eylemimiz bu yönde olmalıdır. Statükocu ve değişmez zannedilen kurumsal yapılanmalarımızda bu ihtiyaçtan kaynaklanmış değişimler gerçekleşmeye başlamıştır. Zamanla ise eğer toplumu doğru bilgilendirip kendi meselelerini içselleştirmelerini sağlayabilirsek ilk kez bu yapılanmalarımız gerçekten halka mal edilmiş olacak ve toplumsal sorunlarımız toplumun desteğiyle olumlu bir ivme kazanacaktır.

Halkımızın köklerini salacak toprağından yoksun bir ağaç gibidir. Diasporada kendisine ait olmayan iklimlerde zamanla saksısına sığamayacak ve kuruyacaktır. Bu kaçınılmazdır.

Pek çoğu diaspora halkı (kopuntu) olarak yaşamını sürdüren halkımız diasporada kendi rengini taşıyan bir edebiyat geliştirip toplumsal bilincini besleyememiştir. Eylemsel ve geleceğe bırakabileceğimiz hareketler yerine acımızı kutsamaya ve izin verilen ayrıca bir yere çıkmayan patikalarda zaman tüketmeye yönlendirildik. O muazzam(!) egolarıyla bize sözde yol gösterenler bizi hiçbir yere çıkarmadılar sonuç olarak.

Son zamanlarda şiddetle devam eden bir Latin ve Kril tartışması vardır. Dil bilimiyle hiçbir alakaları olmayan insanların da çok şeyler söylediği bir konu.  Sevgili Latinci arkadaşlarımız yazının girişinde bahsettiğim slogancı ve aslanvari tavırlarıyla halkımın sözde iyiliğini düşünüyorlar.

Sadece ismen tanıdığım ve anavatanda araştırma görevlisi olan ve camiamızda iyi tanınan bir beyefendi ve Edebiyat üretip tüketecek, bilim üretip tüketecek bir hedef kitleleri olmayan bu alfabeci grup bilerek ve bir kısmı da bilmeyerek halkımıza en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Şehirleşmiş diasporik bir toplumda köyden hatırladıkları dille yeniden tekerleği keşfettirecekler halkıma. Dilbilimi oluşturulmuş, yeterince üreten ve yeterli birikime sahip olan anavatanla edebi anlamda yolları ayırmayı kafalarına koymuş bu insanların gerçek niyetleri elbette halkımıza çözüm yaratmak değildir. Yine muazzam egolarını beslemek, ondan beslenerek en gürbüz olarak önümüzde bulunmak istiyorlar.

Beyefendinin birisi “kril bilmeyenlere ulaşmak için yol olabilir mi” diye sorgulamış sözde. Ancak hiç kusura bakmasın şu an halkımda son zamanlarda yükselen ve yönünü arayan farkındalık arayışını baltalamaktan başka bir işe yaramayacak yaptığı. Eğer bu insan şu anda yükselen farkındalığın gerçek gereğine göre davranmak isteseydi halkımın geleceğinin vatanda ve vatanda temel alınanlarda olduğu konusunda halkımın farkındalığını arttırmayı seçerdi. Bu yüzyılda kendi dilinde okuyup yazamayan halkımın dilbilimsel ve dolayısıyla bilimsel yola düşmesine katkıda bulunabilirdi. Bunu seçmedi.

Şu an halkımın son bir şansı var dil konusunda. Uyanmaya başlamış bir farkındalık var. Geleceğin vatanda olduğu ve vatanda yapılanların temel alındığı bir yaklaşımı içselleştiren insanlarımızdan dil bilenler zaten vatanın kodlamasıyla dilde okur-yazarlığı edineceklerdir. Bu aşamadan sonra dili hiç bilmeyip de öğrenmek isteyen çocuklarına hem yardımcı olabilecekler hem de dil evde kullanılan bir etkileşim aracına dönecektir. Biz kimsenin bu şansı halkımızın elinden almasına göz yummayacağız.

Okuma yazma işi gönül işidir ve farkındalık işidir. Latin harfleriyle yazılan bir şiiri dil bilen her insanın kolayca anlayacağını iddia eden zat yanılmaktadır. Şiiri anlaşılır kılan şey bütünsel farkındalıktır yani “gelecek için vatan lazımdır/dilimiz ve xabzemiz yaşamalıdır ve evdekilerle(vatandakilerle) aynı dili konuşmalıyız”.

Bu zat aynı zamanda latin harflerinin krille ifade edilen seslerin kolay bellenip algılanmasını sağlayacağını ifade de etmiştir daha önceden. Bu insan o zaman latin harfleriyle şiir yazdığı sembollere (yazın) alfabe(si) demeyi bıraksın ve aynen İngilizlerde olduğu gibi fonetik alfabe desin ya da böyle bir iş için çalışsın daha mantıklı olur.

Bu zat aynı zamanda bizim gibi karşı çıkanların gerekçelerini “doğru ve geçerli değildir” diyerek geçiştirmekte ve bilimsel olmayan savlarını da lanse etmekten geri durmamaktadır.” Ayrıca düzenlenen dil konferansında dilbilimcilerin gerçek görüşleri ya gizlenmekte ya da sırf konferansa katıldılar diyerek bu insanların kendilerinin görüşlerini desteklediklerini lanse etmektedirler.

Çözüm bellidir. Anavatana ait olanda kenetlenmeli ve anavatanda var edilenin üstüne eklemeliyiz. Şu andaki önceliğimiz halkımızda uyanma isteği gösteren farkındalığa gerçek yönünü buldurmaktır. Halkımız içselleştirmediği hiçbir konuda yürümez. Öncelikli olarak yolu ve yönü içselleştirmeli ve bunu halka mal etmeliyiz. Yolumuz aklın, zamanın, bilimin ve yüreğimizin yoludur. Yüzümüz de vatana dönüktür.

Marğuş Vezir

13.12.14

02:41

Karden Murat Bey’e

Karden Murat Bey’e
Linkteki yazıya cevaben:
http://www.cherkessia.net/author_article_detail.php…

Sayın yazara göre alfabe politik nüfuzu temsil eden bir olgudur. Kril harflerine düşman olduğuna göre acaba kendisi hangi politik nüfuzun etkisi altındadır? Geleneksel Rus düşmanlığını Kril düşmanlığına evirmeye çalışan sayın yazar farkında olmadan Latin harflerini kullanan ve Rusyaya ve doğuya düşman olan birilerinin düşüncelerini farkında olmadan(!) savunmakta ve Çerkesleri dünya devletlerinin oyununa alet etme teşebbüsüne alet olduğunu farkında olmadan ifade etmektedir. Yazar ayrıca politik nüfuza maruz kalmadan Çerkes halkı için bir çözüm dile getirmek yerine küçümseyen ifadelerle Krili savunan insanları örtülü olarak Rus yandaşı olarak hedef haline getirmektedir. Erdoğan ve Putin’in aşkını eleştiren sayın yazar hangi güç odağına aşıktır ve kimlerin sözcülüğünü yapmaktadır? “”””…Suçlamalar, Çerkesçe’nin Kiril alfabesi ile öğrenilmemesi durumunda, vatanımız ile ilişkilerimizin kopacağı noktasına kadar dayanmaktadır ve elbette bu suçlama bir safsatadan ibarettir. İnsanoğlu eğer bir IQ problemi yoksa, elindeki Latin esaslı Çerkesçe alfabesi ile Kiril esaslı Çerkesçe alfabesini karşılaştırabilecek ve her ikisini de öğrenebilecek durumdadır….””” Vatanla ilgili somut kaygısı olmayan ve vatandan kopuk şekilde belli güç odaklarının nüfuz alanına Çerkesleri bölerek bir kısmını dahil edip hizmet etmek isteyen o çok sevgili Latinistlerle aynı suçu isteyerek ve bilerek işlemektedir sayın yazar. Kişisel olarak da merak ediyorum IQ problemi olmayan yazar dile getirdiği her iki alfabeyle ilgili sorunu aşmayı da deneyimledi mi acaba diye.
Çerkes halkının sorununu çözmek konusunda Ruslarla her türlü uzlaşı ve iletişime karşı tutum içinde olan IQ konusunda hiç bir sorunu olmayan yazar Çerkes sorununu uzaylılarla beraber çözecek sanırım.

MALUMA MALUMU OLAN MALUMATIMIZDIR!

MALUMA MALUMU OLAN MALUMATIMIZDIR!

Bazen halkı ve vatanı için temiz yürekle yola çıkan insanlar farkında olmadan benimsedikleri yol ve yöntemden kaynaklı nedenlerle halkına ve vatanına -istemedikleri halde- zarar veriyor olabilirler. Eğer bu insanlar yol ve yöntemlerinden dolayı halkları ve vatanlarına zarar verdiklerinin farkına varmışlar ve türlü bahanelerle yol ve yöntemlerine devam ediyorlarsa bu insanlar vatansever değillerdir ve halklarına açıklamadıkları ve vatanda bilinmesini istemedikleri gizli bir gündemleri vardır bu insanların. Elbette ki gerçek vatanseverler yol ve yöntem konusunda yanıldıklarını fark ettiklerinde bu yol ve yöntemi çabucak terk ederek olması gereken yol ve yönteme yönelirler,  çünkü –içinde yaşadığımız toplumda sık kullanılan bir ifadeyle- söz konusu vatansa gerisi teferruattır.

Kendilerini dil ihtisas derneği olarak lanse eden ve dil konusunda bilimsel yaklaşımdan yoksun olan ve düzenledikleri sempozyuma katılan bilim adamlarının isimlerini kendi gizli gündemlerinin ilk adımı olan kendi alfabelerinin gerekliliğine katıldıkları şeklinde lanse eden bir örgütlenmemiz var maalesef. Sosyolojik olarak halkımızın geleceği için sakıncalı olan ve zamanla vatan ile diaspora arasındaki iletişimi olumsuz etkileyeceği ortaya konan, ayrıca da Türkiye’deki kazanımları kullanma açısından halkımızı böleceği ortada olan bir duruma öncülük eden bu dernek ısrarla ve inatla teşebbüslerine her gün yenisini eklemektedir. Sadece kendi üyelerini temsil etme hakkına sahip olan bu örgütlenme türlü garip girişimlerle tüm halkımızı temsil ettiği iddiasındadır ayrıca. Halkımız için yıllardır -beğenmesek de- mücadele eden ve hep sahip olunanlara olumlu şeyler katmak için hareket eden KAFFED gibi kurumlarımızın amacını saklamadan ve gizlemeden işlerlik kazandırdıkları kazanımlarımızı sabote etmeye yönelik girişimlerden çekinmemektedir bu yapılanma. Örneğin zaten var olan ve kabul edilen eğitim alfabesi ve müfredat yerine hiçbir bilimselliği olmayan bir alfabe ve müfredatı Milli Eğitim Bakanlığına sunuvermişlerdir gizlice. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı burada ciddi bir devlet kurumunun yapması gerekeni yapmış ve bu derneği hayal kırıklığına uğratmıştır. Ayrıca bu örgütlenme çeşitli ortamlarda dile getirilen temennileri almış oldukça başarılı bir şekilde çarpıtarak kendi amaçlarının ne kadar da gerekli olduğu düşüncesine malzeme yapmıştır.

Bu örgüt ayrıca örgütün adının  içinde yer alan “Adıge” kavramıyla başlamaktadır istismara. 150 yıllık kopuşun sanal birleştiricisi olan örgütlenme, 150 yıllık hasreti ustalıkla istismar etmektedir. Örgüt hem anadil ile ilgili sorumlulukları dile getirmekte hem de anadil ile ilgili yapılanları görmezden gelerek ve eylemleri ile de somut olarak sabote etmeye çalışarak kendisini yalanlamaktadır.

Örgüt zaman zaman ne kadar inançlı ve kararlı olduğunu vurgulamakta zaman zaman da aba altından sopa göstermeyi ihmal de etmemektedir üyeleri vasıtasıyla. Gerekçelerle yapılan eleştirilere ise hiçbir tatmin edici açıklama ortaya koyamamaktadır. Örgüt sisli ve puslu bir havaya halkımızı sürüklemeye çalışmaktadır.

Ve biz açıkça ve gerekçelerle karşılarındayız. Halkımızın var oluşu ve geleceğini anavatanımızda görüyoruz. Tüm çirkin oyunların ve oyuncuların da farkındayız. Her ortamda ve her fırsatta karanlıklara saklananları deşifre edeceğiz. Halkımızda gerçek farkındalığın oluşması için elimizden gelen her türlü çabanın da içindeyiz. Halkımızın geleceğinin sadece halkımızın iradesine bağlı olduğuna inanıyoruz. Halkımızın farkındalığının önündeki tüm karanlıklara düşmanız.

Marğuş Vezir

03.12.14

23:57

 

ZORUNLU AÇIKLAMAYA KARŞI ALGI AÇIKLAMASI

ZORUNLU AÇIKLAMAYA KARŞI ALGI AÇIKLAMASI
(Hiç bir kurum ve kuruluşu bağlamaz)

“”””””””””””””ADIǴE DİL DERNEĞİNDEN ZORUNLU AÇIKLAMA

Dünyada en çok Çerkes nüfusun yaşadığı Türkiye diasporasında 0-15 yaş arasında dil bilme oranının sıfırlandığı yapılan istatistiki çalışmalardan net bir şekilde anlaşılmaktadır. 15-30 yaş arasında ise dil bilme oranının %4 lerde olduğu görülmektedir. Bu alanla ilgili olarak bugüne kadar yürütülen çalışmaların istatistikleri etkilemeyecek durumda olduğu da açık olarak görülmektedir. Türkiye’de hükümet, etnik azınlıkların zorlaması sonucu Çerkeslerin de yararlanabileceği bir takım açılımlar sağlamışsa da Çerkesler, bu hakları çok doğru kullanamamışlardır. Bu nedenle anadilimiz konusunda bir ihtisas derneği kurulması zorunlu hale gelmişti.””””””””””””
İhtisas derneğinden bahsedilmekte, ihtisas derneğinin o işin mütehassısları tarafından kurulmuş olması beklenir bu durumda. Bu da derneğin kuruluşunda yer alan dil uzmanlarının olduğu anlamına gelir ki bu uzmanlar kimlerdir ve ünvanları ve çalışmaları nelerdir bilmek isteriz.

“””””Adıǵe Dil Derneği, kuruluş süreci dahil olmak üzere her türlü demokratik meşruiyet yöntemini uygulamış ve uygulamaktadır. Adıǵe Dil Derneğinin (ADDER) kurulma gereksinimi, başta KAFFED yöneticileri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızla müzakere edilmiş ve gereklilik taraflarca teyid edilmiştir. ADDER bağımsız bir dernek olarak kurulmuş olup varlığını tamamen demokratik temsil yöntemi ile sürdürmektedir.”””””””””
Bir olgunun gerekliliği ayrı bir şeydir ve de o olguya verilen şeklin ihtiyacı karşılaması ayrı şeydir.

“””””””Adıǵe Dil Derneği tüm Çerkes kuruluşlarına eşit mesafede olup, tüm kurum, birey ve kuruluşlarımızla her an bir araya gelmeye, bilgi paylaşımı yapmaya hazırdır/hazır olmuştur. ADDER Çerkeslerin dilsel asimilasyonunun önlenmesini son derece önemser ve bu alanla ilgili çalışmaların kişisel/kurumsal kapris ya da egolara feda edilemeyeceğinin bilincindedir. ADDER tüm kararlarını en geniş temsil heyeti ile müzakere ederek demokratik usullerle almaktadır.”””””””
Katılım ve fikirlerin açıklanmasına olanak sağlandığı doğrudur ancak ortaya çıkan sonucun sinerjik olup olmadığı şüphelidir.

“””””””Adıǵe Dil Derneği yaptığı tüm çalışmaları toplumsal meşruiyete dayandırmaktadır. Bu gerçekten hareketle, dil çalışmaları ile ilgili Çerkes toplumundan alınacak yetki için 15-16 Aralık 2012 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Dil Kurultayında” Türkiye diasporasında kurulu tüm kurum ve kuruluşların en geniş temsilini sağlanmıştır. Her ne kadar 29 Temmuz 2012 tarihinde KAFFED Genel Merkezinde ADDER-KAFFED yöneticileri arasında yapılan ortak toplantıda kurultayın yapılması müzakere edilmişse de, bir süre sonra KAFFED yöneticileri Samsun’da yapmış oldukları bölge toplantısında almış oldukları karar gereği, söz konusu kurultaya karar alma aşamasında katılmayacakları, sadece konuşmacı olarak Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde temsil edileceklerini kurultaydan bir hafta önce yazı ile ADDER’e bildirmişlerdir. Kurultay esnasında gerek salondaki diğer delegelerin %50’ sinin aynı zamanda KAFFED üyesi olması, gerekse KAFFED’e düşen delege sayısının kurultayda alınan kararları değiştirmeyecek durumda olması nedeni ile yapılan kurultay ve alınan yetkinin demokratik meşruiyet sorunu bulunmamaktadır.”””””””””
Burada gözden kaçan husus şudur ki ADDER toplumun tüm kesimlerini temsil edemez ve toplumun tümünü bağlayacak bir konuda meşruiyet hakkına da sahip olamaz. Sadece kendi üyelerini temsil edebilir ve onlar adına yaptığı işler meşruiyet taşır.

“”””””Adıǵe Dil Derneği, dil ve eğitim dokümanları üretme konusunda yetkili bir kurumdur. Bu nedenle yapmış olduğu Latin Alfabesi, bireylerin yapmış olduğu alfabelerle kıyaslanamaz. Zira Adıǵe Dil Derneğinin yapmış olduğu alfabe kişisel görüşle yapılmış bir alfabe olmayıp 30 komisyon üyesi tarafından dört ay üzerinde çalışılarak ve kurultay marifeti ile toplumsal uzlaşı sonucu kabul edilmiş bilimsel meşru bir alfabedir. ADDER yapmış olduğu çalışmaları, Dil Kurultayında almış olduğu yetkilerle kurulan komisyon üyeleri ile uzlaşma yolu ile yürütmektedir. Üyelerinin büyük çoğunluğu aynı zamanda KAFFED, ÇERFED ve bağımsız dernek, grup, form üyelerinden oluşmaktadır. Bu nedenle de ADDER kendisine verilen yetkileri koşulsuz olarak uygulamak zorundadır. Aksi durum ADDER’in yetki almış olduğu Çerkes toplumunun güven ve itibar duygusunu zedelemek anlamına gelecektir.””””””
Burada yetkinin ADDER’e verildiği belirtilmektedir. Acaba ADDER’e yetki mi verilmiş ya da bahsedilen komisyonun bir parçası mı sadece. (Gerçekten bilmiyorum.) Ayrıca bu komisyon alfabeyi nerede ve ne zaman ortaya uzlaşıyı yansıtacak şekilde resmen ortaya koymuştur?

“”””””Adıǵe Dil Derneği toplumumuzun tamamını etkileyecek etkinlik, resmi işlemler vb. durumlarda tüm kurumlarımızla ilişkiye geçmekte ve müzakerelere davet etmektedir. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı ile yürütmekte olduğu programlama çalışması ile ilgili olarak tüm kurumlarımızla ilişki kurmuş ve yazışmalar yapmıştır. Özellikle KAFFED’e programlama konusunda MEB ile ilgili sürdürülen ilişkiyi MEB nezdinde parçalı duruş sergilenmemesi dileği ile ortak çalışma talebini yazılı olarak bildirilmiş ancak, KAFFED’den olumlu yanıt alınamamıştır. Yine Adıǵe Dil Derneği Komisyonu tarafından hazırlanan ve yayımlanmak üzere Türk Dil Kurumuna sunulan; İmla Kılavuzu, Adıǵece-Türkçe ve Türkçe- Adıǵece Sözlük konusunda bu eylem gerçekleşmeden önce KAFFED’den yazılı olarak ortak komisyon kurulması ve basılacak materyallerde KAFFED ve Adıǵe Dil Derneğinin ortak amblemlerinin basılmasının sağlanması önerilmiş olmasına rağmen yine KAFFED tarafından talebimize nezaketen de olsa herhangi cevap verilmemiştir.”””””
Parçalı durum sergilenmemesi elbette ki önemlidir ancak Milli Eğitim Bakanlığının hazırlattığı bir müfredat varken, ayrıca zaten Kril harfleri ile yazılmış materyal(eksik de olsa) varken tüm bunları yok sayıp pişmiş aşa su katmak anlamına gelecek teşebbüsler Çerkes halkına ne fayda sağlamayı hedeflemektedir. Bu bütünleşik bir hareket mi sayılacak.

“””””KAFFED; ortak üyelerimizin de bulunduğu güzide bir kuruluşumuzdur. Her taşında hepimizin katkısı vardır. 60 yıllık kökleri olan bir kurumun bu tür açıklamaları yaparken gösterilmesi gereken itinadan yoksun hale gelmesi başta derneğimiz yöneticileri olmak üzere üyelerimizi de üzmüş ise de bu durumu KAFFED’in bugünkü içine düşürüldüğü durumla sınırlı olduğunu mütalaa ediyoruz. İnanıyoruz ki KAFFED kısa zamanda kuruluş felsefesine uygun performans gösterir bir hale gelecektir.””””
Bu kısma elbette ki KAFFED kendi cevabını verecektir.

“””””””””Anadilimiz ile ilgili 2003 yılında Sayın Muhittin Ünal’ın başkan olduğu dönemde ilk defa düzenlenen Adıǵey, Karaçey-Çerkes, KBC, Ürdün, Suriye ve İsrail’den akademisyenlerin katıldığı uluslararası dil konferansının sonuç bildirgesinin 2.Sayfasının 2.Paragrafında, diasporadaki Çerkeslere özel Kiril alfabesi kullanarak çalışmalar yapılmasının zorluğu vurgulanarak, ortak bir Latin Alfabesi yapılmasına karar verildiği bildirilmektedir. Diğer yandan KAFFED tarafından 2013 yılında Ankara’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Dil Konferansı da dâhil olmak üzere dille ilgili akademisyenler tarafından yapılan tüm toplantılarda, Latin alfabesinin gerekliliği vurgulanmış ve bu anlamda alınmış birçok kararlar bulunmaktadır. Bu konuda ADDER tarafından 22-23 Kasım 2014 tarihinde İstanbul’da yapılan “Uluslararası Dil Sempozyumuna” Çerkeslerin bulunduğu her ülkeden Türkiye’ye gelen, dille ilgili yetkin ve söz söyleme hakkına sahip tüm uzman ve akademisyenlerde aksi görüş bildirmemişlerdir.”””””””
Çerkes halkının geleceğine ve yararına olan her şey elbette ki tartışılır ve konuşulur. Pratiğe geçmeden önce pek çok fikir beyan edilip karar da alınabilir ve bunlar biryerlerde de yazılı hale getirilebilir. Amaca ulaşmak için alınan bu tür kararların sanki somut uygulamalar varmış ve ondan dönülmüş gibi lanse edilmesi yanlıştır.

“””””””Seçmeli Adıǵece dersleri ile ilgili olarak ise; bu dersin haftalık ders saati sayısı 2, aylık ders saati sayısı ise 8 saattir. Bu ders yıl boyunca ortalama 60 saat işlenmektedir. Türkçe öğretim/okuma yazma programında alfabenin öğretilip kullanılma süreci ortalama 6 aydır. Türkçe/okuma-yazma çalışmaları ise haftalık ortalama 15 saattir. Yani seçmeli dersler Türkçe dersinin %12’si civarındadır. Dolayısı ile belirtilen süre içinde öğrencilerin Kiril alfabesi ile okuyup yazması mümkün değildir. Şu an için anadilimizin eğitimi konusunda, tahsis edilen kısa zaman diliminin sadece Kiril alfabesinin öğretilmesi için harcanması, asıl amacımız olan anadilimizin öğretilmesinin önünde caydırıcı ve dilsel asimilasyonumuzu hızlandırıcı bir unsur olarak durmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin bilindik bir alfabe üzerinden öğretime tabi tutulmaları zorunluluk olup son yapılan bilimsel sempozyumla bu tartışma sona ermiştir.””””””
Son yapılan bilimsel sempozyumdan sonra böyle bir karar alındığı ve bilim adamlarının bunu imzaladığının somut olarak (tabi ki Adıge Dilinde yazılan bir bildirge) ortaya konması lazımdır. Böyle bir belge yoktur ortada. Yayınlanan ve altında isimlerin olduğu ve katılımcıların pek çoğunun anlamadığı Türkçe yazılmış bir açıklama vardır sadece.

“”””””””Adıǵe Dil Derneği, ürettiği ürünleri Latin esaslı olarak Türkiye genelinde kullanarak Adıǵecenin, telefon, IPED, internet vb. sosyal medyanın yanı sıra okullarda kullanılmasını sağlama konusundaki kararlılığını hiçbir taviz vermeden devam ettirecektir. İnternet sitelerimizin yoğun ziyaretçi akımına uğraması, ürettiğimiz ürünlerin kamuoyu tarafından etkin bir şekilde kullanılmaya başlanması ve İstanbul’da yapmış olduğumuz son Uluslararası Dil Sempozyumuna Çerkes halkının yoğun itibar göstermiş olması, anadilimiz ile ilgili yapmış olduğumuz çalışmaların halkımızın kahir ekseriyeti tarafından takdir edildiğinin açık ve net bir şekilde göstergesidir. Derneğimiz Çerkes halkının bu güven ve itibar duygusunu zedelemeyecek aksine Adıǵe Dilinin Adıǵelerin yaşadığı her alana yaymak içinanavatan ve diğer ülkelerde yaşayan soydaşlarımızla ilişkilerini yoğunlaştıracak ve özel/ortak projeler yürütecektir.

ADDER üretken bir yapıdır. Zira çalışma ekibinin içinde öğretmenler, akademisyenler, bilgisayar yazılımcıları gibi gerek dil projelerini gerekse proje uygulamalarını sağlayacak kadroya sahiptir. Dil ile ilgili çalışmalarını danışmanlar desteği ile sürdürmektedir. Özellikle anavatanımızdaki üniversitelerde çalışan uzman ve dil araştırmacıları ile sık sık istişareler yapılmaktadır. Her ne kadar kamuoyu Adıǵe Dil Derneğini Latin-Kiril tartışması ile tanısa da alfabe çalışması dil çalışmalarımızın toplam çalışma alanının sadece %5 ini kapsamaktadır. Asıl çalışma alanlarımız; imla kuralları, sözcük toplama, fiil grupları, fiilerin kipleri, cümlenin öğeleri, ders kitapları yazımı gibi bir dizi çalışmalar ve bu çalışmaları yazılı ve dijital kayıtlı hale getirmektir.”””””””
Bu açıklamalar derneğin kendisini tanımlamasıyla ilgilidir…..

“”””””Diğer yandan TRT tarafından TRT-3 Kanalından halkımıza tanınan 30 dakikalık yayın süresinin, Türkiye’de kurulu Çerkes dernekleri tarafından yeterli materyal ile beslenemediği, zaman zaman aksatıldığı ilgililer tarafından açıklanmış bu tespitler ayrıca tarafımızdan da gözlenmiştir. Bu alanla ilgili olarak ta spiker, program sunucusu, çevirmen vb. yetişmiş bireylere ihtiyaç duyulduğu, yine sürdürülebilir bir yayın akışı için Adıǵe dilinin yazılım kodlamalarının yapılması gerektiği açıktır. Bu ve benzeri çalışmalar da derneğimiz tarafından yürütülecektir.””””””
…….

“””””2003 yılında yapılan değişiklikle farklı dil ve lehçelerde özel okul açabilme hakkı yasallaştırılmıştır. Adıǵeler bu haktan yararlanacaklar ise, açılacak özel okullarda zorunlu olarak “Latin alfabesi” kullanacaklardır. Bu durum yasal bir zorunluluktur.””””
Peki ADDER’e küçük bir soru: Türkiyede Araplar da bulunmaktadır, Gürcüler de bulunmaktadır yarın bir gün bu insanlar okul açmak istediklerinde özel okullarda kendi dillerini Latin Alfabesi ile mi öğreteceklerdir? Sadece resmen denetlenebilirlik ile ilgili durumlar dışında (resmi yazışmalar, resmi işlemler vs) latin ne şekilde gerekecektir ve demokratik bir hak tanıyan bir devlet bu hakkı sekteye uygulayan bir uygulamayı yani belirli bir alfabeye insanları zorlama yanlışını ortadan kaldırmayacak mı? Aynı devlet şu an zaten TV de ve müfredatta farklı alfabelere izin verirken yasal zorunluluk ardına saklanarak acaba asıl amacınızı mı saklıyorsunuz? Yasalar insanların hayatını ve özgürlüğünü genişletmeye yönelirken bahsettiğiniz yasaya devletin halkları zorlaması olası mı?

“””””KAFFED tarafından web sitelerinde yayımlanan 19 Kasım 2014 tarihli bildiride, bugüne kadar dille ilgili ciddi edinimler elde edildiği iddia edilse de yukarıda açıkladığımız gerekçelerden de anlaşılabileceği üzere 60 saatte hiç bilinmeyen bir dille, hiç bilinmeyen bir alfabeyi öğretmenin mümkün olmadığı bilinmekle birlikte, yaptığımız araştırmalar sonucunda da örgün eğitim kurumlarında verilen seçmeli Adıǵece derslerinde bugüne kadar her hangi bir başarı elde edilemediği, hiçbir çocuğun okur-yazar hale gelemediği görülmüştür.”””””””
Daha çok Cumhuriyet döneminde oluşmuş psikolojik baskıdan kaynaklı aksamalardan kaynaklı sıkıntı maalesef ki çok güzel çarpıtılmış. Ayrıca bu hakkın kullanılmasıyla ilgili olumlu hiç bir durum bilinçli olarak dile getirilmemiştir.

“”””””””Adıǵe Dil Derneği olarak Çerkes kurumlarının aralarındaki iletişimlerinin kamuoyu açıklamaları ile gerçekleştirmelerini doğru bulmadığımızı belirtmek isteriz. Zira bağımsız bir örgüt olan derneğimiz, tüm Çerkes kurumlarına eşit mesafede olmuş ve her toplantısında kurumlara kürsüyü sonuna kadar kullanma hakkı tanımıştır. Hal böyle iken, sorunları ortak olan aynı halkın bireyleri olarak, davetimize icap etmeyip, eleştiriyi aşan açıklamayı basın yolu ile yapan, üyelerinin bir bölümü aynı zamanda bizim de üyelerimiz olan şahıslara hitaben KAFFED yöneticilerinin yapmış oldukları çağrıyı, kurumsal bir yapıya uygun bir hareket tarzı bulmuyor ve bu hatanın en kısa zamanda farkına vararak mevcut tutumlarını değiştireceklerini umuyoruz.””””””””
……..

“””””””””Demokratik Kitle Örgütlerinde yönetim kurullarının işlevi, üyelerinden almış oldukları tüzüksel bağıl yetkileri kullanmakla sınırlı olduğu aşikardır. Adıǵe Dil Derneği, dil ile ilgili yapmış olduğu tüm çalışmaları üyelerinden almış olduğu bu bağıl yetki ile gerçekleştirmektedir. Alfabe sorunu, Türkiye diasporasında yaşayan tüm Çerkesleri ilgilendirdiğinden, bu konudaki çalışmalar Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin tüm kurum ve kuruluşlarından alınan yetki ile gerçekleştirilmiştir. Açıklama sahibi KAFFED yönetimi ise, MEB’e vermiş olduğu program ve alfabe konusunda ne tarafımıza, ne de başka bir Çerkes kurumuna, hatta kendi üyelerine dahi hiç bir bilgi vermemiştir. Bu anlamda MEB’e verilen alfabe ve programın diğer Çerkes kurum ve kuruluşları açısından hiçbir meşruiyeti bulunmamaktadır.“”””””””””””””

Hem bir derneğin kendi üyelerinden aldığı yetkileri üyeleri adına kullanabileceği belirtilmekte hem de -tüm Çerkesler için alfabe sorunu icat edilip- tüm Çerkes halkı adına yetki kullanılabileceği ifade edilmektedir. Biz Türkiyede yaşayan Çerkeslerin böyle bir yetkiyi size nasıl verdiğimizi ve ne şekilde verdiğimizi de lütfen ispatlayın. Eğer bir Türkiyede yaşayan ve anavatanı Türkiye olan bir halk olsaydık alfabe konusunda size danışılmaması konusunda eleştirinizde sonuna kadar haklı olurdunuz. MEB’e verilen program sonuna kadar meşrudur çünkü Avrupa Birliği dil kriterlerine göre hazırlanmıştır ve yasal ayrıca bilimseldir. Alfabe konusunda zaten biliminin de yapıldığı bir dilin resmi alfabesini yok saymak neye ve kime göre açıklayın. Eğer bir halk diasporadaysa ve vatanına da dönüş ihtimali varsa hedef anavatandır. Anavatana götüren ve orada yeniden yeşermeyi hedefleyen her düşünce de haklıdır. Var olanları inkar ve yok saymak anlamına gelen düşüncelerden beslenen bir yapının hedefi anavatan olamaz.
“”””””Sonuç olarak; Adıǵe Dil Derneği kurumsal ilkelerinden taviz vermeden Türkiye diasporasında KAFFED’de dâhil olmak üzere faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlarla koordineli bir şekilde çalışmaya devam edecek olup toplumsal uzlaşı ve diyalogdan yana olan tutumunu her zaman devam ettirecektir.

Kamuoyumuza saygı ile duyururuz.

ADIǴE DİL DERNEĞİ YÖNETİM KURULU””””””””””””
……..

Marğuş Vezir
01.12.2014
21:41

Tırnak işaretleri arasındaki alıntılar için kaynak : http://www.danef.net/adder_pdf/1417452975_ad.pdf