SİYASETE DAİR

SİYASETE DAİR

Siyaset toplumsal bilincin sebebi değil de toplumsal bilinçlenmenin bir çeşit ifadesi olarak yapılıyorsa ancak o zaman topluma faydası vardır.

Çerkes toplumu bugün tüm alanlarda yok sayılan bir toplumdur. Bu yok sayılışın ortadan kaldırılmasının yolu da direkt olarak siyasete sarılmakla sağlanamayacak bir durumdadır. Siyaset sihirli bir değnek değildir ve siyaset topluma değil de toplum siyasete yön vermelidir.

Çerkes toplumunun en büyük sorunu toplumsal bilincini sağlayamamış olması ve ortak bir bakış açısıyla kendisini ileriye taşıyacak toplumsal refleksler oluşturmaktan uzak oluşudur. Siyaset ancak toplumsal bilinçlenmesi belirli bir aşamaya gelmiş toplumlar için işe yarayabilecek bir yöntemdir. Siyaset bir çeşit ortak toplumsal refleksin yansıtılma biçimidir ve arkasında onu harekete geçiren, zorlayan bir kitle ve ortak tutumlar olmalıdır. Bugün siyaseti Çerkes toplumu için kurtarıcı bir reçete olarak sunup ortaya çıkanlar arkasında belirli bir bilincin harekete geçirdiği bir kitleden yoksundurlar. Bu insanlar maalesef ki öncelikli olarak bilinçli bir kitle yaratıp o kitleden güç alarak o kitleyi siyasi olarak ifade etmek şeklinde ortaya çıkmamışlardır. Toplum nezdinde de amaçları ve nereye varmak istedikleri sorusu cevapsızdır. Bu insanların siyaseti, toplumun belli bir yöneliminin ifadesi değildir. Bu insanların siyasetinin gayesi siyaset olgusuyla toplumu dönüştürme ütopyasına dayanmaktadır.

Çerkes toplumu tıpkı diğer alanlarda yok sayıldığı gibi son siyasi ortamda da en ağır biçimde yok sayılmaktadır. Bu, garipsenecek, anlaşılmayacak bir durum değildir. Böyle bir ortamda elbette ki yok sayılacağız ve bu halimizle elbette ki hiçbir şeyi istediğimiz şekilde yönlendiremeyeceğiz..

Bilinçsiz ve meselelerine sahip çıkmayan bir toplumuz. Sadece ismiyla övünen ama o ismin sıfatlarından uzak bir yapıdayız. Ne vatanımız, ne dilimiz ne de geleceğimize dair bir bakış açımız var. Olması gerektiği şekilde de genel toplum içindeki hak arama ve hakkına sahip çıkma konusunda da sınıfta kaldık. Elimizde olan ancak yeterli toplumsal destekten yoksun bıraktığımız gibi sürekli de eleştirdiğimiz derneklerimizin bile halen kapanmamış olması da mucizevari bir durumdur.

Şu anda tek gayemizin toplumumuzu bilinçlendirmek olması gerekmektedir. Anavatan bilincimiz, dil bilincimiz ve demokrasi bilincimizi yükseltmeliyiz. Ortak reflekslerimizi üzerine inşe edeceğimiz bilinç düzeyine toplumumuzu taşımalıyız. Kendisi ile ilgili herşeyin farkında olan ve toplumsal refleksler sergileyecek bir yapıya toplumumuzun kavuşması için harcanmalı tüm enerjimiz. Toplumumuzun öz ve özgün değerleri ve bunların nasıl hayat bulacağına herkesin kafa yorduğu ve yollar aramaya başladığında, ancak o durumda siyasetten birşeyler bekleyebilir ve siyasetle kazanırız.. Şu anki mevcut durumda siyasi olarak yok sayılışımızı ve ne şekilde yok sayıldığımızı toplumumuza anlatmak güzel bir bilinçlendirme hareketi olacaktır. Siyasi olarak yok sayılışımızın altında toplumsal bilinç ve hedeflerimizin olmayışının toplumsal olarak anlaşılması daha olanaklı olacaktır böylece ve toplumda bilinçlenme arayışı oluşacaktır. Bu durum en büyük eksiğimiz olan toplumsal bilinç yaratma uğraşısında itici ve olumlu bir gelişme yaratacaktır. Şu anda A partisi veya C partisinin bizi niçin yok saydığı toplumsal bilinçlenme için kullanılırken ortaya temsilcimiz olarak çıktıklarını iddia eden, ancak toplumsal bilincimizin yansıması olmayan insanlarımızla da enerjimizi kaybetmemek lazımdır. Şu anda bir siyasi yansıma yaratacak toplumsal bir bilinçte olmadığımız için ortaya temsilcimiz olarak çıkan insanlarımız da bizim siyasi yansımamız değillerdir ve toplumumuza da katkıları olmayacaktır.

27.04.15

Marğuş Vezir

00:36

 

ŞİMDİ NE YAPMALI

ŞİMDİ NE YAPMALI

Son zamanda bir dil derneğinin halkımızın birikimlerini hiçe sayarak ve edebi veya yazınsal hiçbir temeli olmadan uydurduğu bilim dışı ve ayrıca anavatandan kopuk ve köksüz olan bir alfabeyle giriştikleri teşebbüs bir kez daha ne yapmamız gerektiği konusunda bize ders vermiştir.

Öncelikli olarak toplumumuzun uzun dönemdeki varlığının anavatanda olduğu bilinciyle hareket edilmeli ve anavatanla bağlar kuvvetlendirilmelidir. Ayrıca bulunduğumuz ülkede sahip olduğumuz imkanları kullanarak dilimizin ve kültürümüzün korunması için de canla başla çalışmalıyız. “Orda bir köy var uzakta, Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” anlayışından sıyrılıp o köyün bizim köyümüz olduğu inancıyla kendimizi gurbetlikten sıyrılıp köyümüzün havasını solumalı suyundan içmeliyiz. O insanlarla zamanımızı ve enerjimizi paylaşmalıyız ki o köy bizim olabilsin. “Gözden ırak olan gönülden ırak olur.” Sözündeki gibi yıllarca anavatanımızı gözden ırak tuttuk. Ne anavatanımızdaki insanlar bizi ne de biz anavatanımızdaki insanımızı yeterince tanımadık. Birbirimizden habersizce ve birbiriyle örtüşmeyen hayallerle zamanımızı harcadık. Onlar bizi türlü hayallerle beklerken biz de türlü hayallerle o insanları oturduğumuz yerden değerlendirdik.

Her şeyin olumsuzmuş gibi göründüğü bu ortam, tıkanmışlığın ve çıkmazın son boyutuna ulaşmışlığının kavranması ve toplumun yeni refleksler geliştirmesinin arefesidir. Bir kısım insanımız yukarıdaki meselenin farkına varabildiği için tıkanmışlığı aştıracak, olması gereken teşebbüslerle ortaya çıkmaya başlamışlardır. İnsanlarımızın bir kısmı KAFFEDi eleştirmek yerine toplum yararına dönüşmesi gerektiğinin ayırımına vardıkları için KAFFED yapısal olarak ve vizyon olarak olumlu anlamda değişmiştir. Bir sivil toplum hareketi olan “ÇERKESYA YURTSEVERLERİ” hareketi 21 Mayısta anavatanda olmak ve orada yaşayan insanlarla gerçek anlamda tanışmak için bir organizasyon başlatmıştır. İnsanlarımızın pek çoğu bu organizasyona tedirginlikle yaklaşmaktaydı ancak bu organizasyonun düzenleyicileri niyetleri ile açıkça ortaya çıkıp kendi imkanlarıyla bunu kamuoyumuza toplantılarla ifade edince pek çok insanımızın tedirginliği yok olmuş ve insanlarımız bu organizasyonun iyi niyetli ve olması gereken bir organizasyon olduğunu görmüşlerdir. Anavatana anavatandakilere olumsuzluk yaşatmadan dokunmak ve halkımızın geleceği için anavatanla etkileşimi güçlendirip halkımıza güçlü bir seçeneğin önünü açmak niyetinde olan bu teşebbüs olması gerektiği gibi KAFFEDin önce desteğini almış daha sonra ise organizasyon ortak bir organizasyona dönüşmüştür. Bu örnek tıkanmışlığın aşılması ve insanımızın geleceği için uygun rotaya girmesi için halkın içinde doğan bir teşebbüsün kurumsallaştırılmasına bir örnektir. Görüldüğü kadarıyla KAFFED eskiden ihmal edilen ancak halkın geleceği için ilk adım olan anavatanla etkileşim ve ortak vizyon geliştirme gereği konusunda doğru rotada ilerlemektedir.

Alfabe konusunda da yazın alfabesi olan Kril alfabesi öncelikli olarak dil bilen insanlarımıza acilen öğretilmelidir. Dil bilen insanlarımız okuyup yazmaya teşvik edilmeli ve bu konuda kampanya yapılmalıdır. Bu insanlarımızın okuyup yazabilmeleri çocuklarına dil öğretimini kolaylaştıracaktır ve özellikle bu konu vurgulanmalıdır. Kril alfabesiyle burada yıllardır yazılıp çizililen ve edebi değeri olan ürünlerin KAFFEDce basılması sağlanmalı ayrıca toplumsal bilince hizmet eden makaleler ve kitaplar bir şekilde yayınlanmalı ve toplumumuzun okuması teşvik edilmelidir.

Özetle:

Yüzümüz anavatana dönük olmalı ve kurumlarımızın en büyük gayesi anavatanla etkileşime aracı olmak olmalı. İkinci olarak da bulunduğumuz yerde dilimiz ve kültürümüzün yaşaması için önce insanlarımızın diline ve kültürüne sahip çıkmaları gerektiği konusunda bilinç oluşturulmalı ve eş zamanlı olarak da dilimize ait ürünler ortaya konulmasını ve tüketilmesini teşvik etmeliyiz hem kişiler hem de kurumlar bazında.

11.04.2015

Marğuş Vezir

22:56