TÜRKİYEDE ANADİL EĞİTİMİ Mİ ANADİLDE EĞİTİM Mİ?
Travmalar yaşamış ve büyük insan kayıplarının ertesinde kurulmuş bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Neredeyse tüm kaynakları tükenmişken kurulmuş bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti. Yavaş yavaş, parça parça ayrıştırılmış bir imparatorluğun son kara parçasında son bir gayretle vücuda getirilmiş bir devlettir Türkiye Cumhuriyeti.
Osmanlı İmparatorluğunun gayrimüslim parçalarını ayırmak için dinsel ve milli farklılıklar başarılı bir şekilde işletilmiş gayrimüslim toprak parçaları sistemli ve kolay bir şekilde İmparatorluktan koparılmıştır. Devleti ayakta tutmak için bu sefer Müslüman unsurlar üzerinde birlik teşebbüsleri vücuda gelmiş ancak bu da işe yaramamış ve Ortadoğu ve Afrikanın kopuşu engellenememiştir. Müslüman unsurların koparılışında milli farklılıkların etken olması kurulan yeni devlette haklı olarak farklılıklara karşı bir travma yaratmış, bu ise tek tipçi olunduğunda geçmişteki gibi kopuşların engelleneceği düşüncesini yaratmış ve devlet sistemi tek tipçi bir yaklaşımla işletilmiştir.
Ancak en zor zamanda bir araya gelen ve düşmana karşı mücadele eden farklı etnik unsurları bir araya getiren sebepler görmezden gelinmiştir. Bu görmezden gelme bu sefer de dışardaki düşmanların kolay manipüle edebilecekleri alanlar yaratmıştır. Bu daha sonra teröre evrilmiş ve ülkenin başına bela olmuştur.
Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasını sağlayan sebep canı yakılan ve ikinci sınıf görülerek sömürülen doğu(Asya) halklarının mücadele etmediklerinde ayağa kalkamayacakları ve Batıyla mücadele edemeyeceklerinin ayırımına varmalarıydı. Bu ayırıma yaşanan ölümler ve kayıplar zemin hazırlamıştır. Batının baskı unsuru olarak kullandığı teknoloji ve gücün doğu(Asya) toplumlarında da yaratılabileceği düşüncesi Türkiye Cumhuriyetine zemin hazırlamış ve sonrasında da yapılan devrimleri kolaylaştırmıştır.
Geçmişte yaşanan travmalardan kaynaklı olarak içselleştirilen “farklılıklara müsamaha edilmemesi gerektiği” düşüncesiyle hareket eden devlet bu ülke insanını daha da kenetleyecek insani farklılıkları ve doğal insani hakları yok etmeye veya görmezden gelmeye kalkmıştır. Bu görmezden gelme durumu da doğal olarak dış güçlerce manipüle edilmiştir. Bu manipülasyon da türlü propagandalarla terör örgütüne evrilmiştir. Farklılıklara müsamaha etmeyen sistem zamanla durumun bu şekilde devam edemeyeceğinin farkına varmış olsa da travmalardan kaynaklı içselleştirdiği bakış açısını değiştirememiştir. Değiştirmek istediğinde de bu sefer manipüle edilen isteklerle insani hakları birbirinden ayıramamış ve çözümsüzlük katlanarak büyümüştür. Bir yanda manipüle edilen insani haklar isteyen bir kitle diğer tarafta da düşmanların sürekli kullandığı farklılık vurgusuyla yeni acılar yaşamak istemeyen bir kitle karşı karşıya gelmiştir.
Türkiye Cumhuriyetinde ülkeyi yönetenlerin de bu ülkede hak talep edenlerin de hem yaşanan travmalardan haberdar olarak hem de kültürel farklılıkların ayrışma noktasını hedeflemeden insani hakları sağlaması gerektiğine inanarak hareket etmeleri gerekmektedir.
Anadil bağlamında “anadilde eğitim” ifadesi manipüle edilmiş bir ifadedir. Bu ifade devlet için eski travmaları canlandıran ve savunma refleksi yaratan bir ifadedir. Doğal olarak da amaçlananın devleti bölmek olduğu düşüncesi vardır ve insani haklarını talep edenlerin “anadilde eğitim istiyoruz” ifadesi olumsuz algılanacaktır. Bu durum hem insani talepleri karşılanmayan insanlarda devlet düşmanlığına sebep olacak ve hem insani bir hakkın kullanılması engellenecek hem de bu durum çatışmaya taban yaratarak dış düşmanların istediği duruma hizmet edecektir. Devletin travmasının farkında olan dış düşmanlar “anadilde eğitim” ifadesini bilerek ve isteyerek manipüle etmektedirler. Anadilde eğitim demek farklılıkların ilan edilmesi, farklılıkların çatıştırılması, farklılık temelinde birilerinin düşmanla iş birliği etmesi demektir, bölünme demektir, acı demektir, ölümler demektir, yeniden kabuslara dönmek demektir, çözümsüzlük demektir, devletin asabileşmesi demektir, temel insani hakların asla tam olarak sağlanmaması demektir. Çünkü “anadilde eğitim” devletin varlık sebebini farklılık temeline indirgemektir. Türkiye Cumhuriyetinin varlık sebebi bu coğrafyadaki insanların çalışarak ve terleyerek birinci sınıf insan olarak yaşayacaklarına olan inançlarıdır.
Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkes hem yönetirken hem de hak talep ederken bu coğrafyadaki travmaların bilincinde olmalıdır. Ayrıca bu travmaların yarattığı “farklılıkların tehlikeli olduğu düşüncesi” aşılmalıdır. Tek tipçilik yerine insani farklılıkları yok etmeyen, insani hakları sağlayarak manipüle edilecek alanlar bırakmayan anlayış içinde olunmalıdır.
Anadil bağlamında devletten sağlaması istenen “anadilde eğitim” yerine “anadil eğitimi” olmalıdır. Anadil eğitimi ana sütü gibi helaldir ve insanidir. Ayırımcılık ve ayrışma yerine bütünleşme demektir. Manipüle edilecek alan bırakmamaktadır. “Anadilde eğitim” ayrışma ve ateşe benzin dökmek demektir, travmaları diri tutup ülkeyi yangın yerine çevirmek demektir, devleti asıl görevi olan sosyal devlet olmak için enerji harcaması yerine şizofreniye itmek demektir. “Anadil eğitimi” renklerin ve devletin korunması, birbirine kenetlenmesi demektir.
Marğuş Vezir
23:17
03.12.16