ХЭКУРЫСХЭ:

ХЭКУРЫСХЭ:

Хэхэсымрэ хэкурысымрэ гупщысэкIэ зылъэтгъэIэсын хуейщ.

Хэхэсыр нэхъ зыщыщIэу щытыр ибзэкIэ зэрмытхэу зэр щытрат. Мыбы къыбгъэдэкIыуи хэкурысхэм зыпащIэу ахэм дэгъусэу зы еплыкIэ къытырагъэхъуэФакъым дунейм. Ауэ дыкыздэса нобэм мащIэми ибзэкIэ тхэуэ и гугпщысэхэр зыгъэлъагъуэ хэхэсхэр къытхэтхэщ. Мы Iуэхур лъэпкъымкIэ дызщыгуФIыкIын зы Iуэхущ.

Иджы хэкурысхэмрэ дэрэ зыр зым дызлъэIэсыну амалыгъуэ къыдетыр Iинтернетым. Хэхэсымрэ хэкурысымрэ цIыхугъэ зэхуэухъухэри зызэпащIа махъур. Iинтернетым нэхъыбэу зым зым япсэлъэ кIэщIхэр зэрапэсынрэ, зым зым я сурэтхэм щытхъунрэ, зым зым ФIыщIэ хуэщIынрэ нэхъ я зыпыщIэныгъэр къэгъэсэбэпкъым.

“Си лъэпкърэ си лъэпкъым и къэкIуэнымрэ” жызыIэ си хэкурыс шыпхъухэмрэ си къуэшхэмрэ сыныволъэIур. Ди лъэпкъым и къэкIуэнур дахэ зэр хъуныр зэпхар и хэкуращ. Фэ хэкум щекIуэкI пэжымкIэ хэхэсыр щыгъуазэ ФыщIыныр Фипщэрылъщ. Дэ хэхэсхэр сытым теухуауэ дауэ хэкум дилъэр тедгъувэжыФынуми зы гъуэгу къыздэдгъуэтын хуейщ. Ди лъэпкъ мащIэр зауэмрэ банэмрэ хэдмыдзэу ипщэдейм хэкум нэху къыщекIын щхьэ сыт дыщIэнуми зыдэдубыдыурэ дыщIэн хуейщ.

“Мор къытщыщIат, мыр къэхъуат”ым дыкIэрыкIыу “мыращ ди гъуэури абы дытэтщ”ым дыхуэныкъуэщ. ЦIыхум и Фэр Iувщи куэд дохуэр. Куэд дищхьэ къырикIуами дунейм псоуэ дыщытеткIэ диФэ дэдгъэхуам дыкIэрыкIыу дипщэдейр къэдлэжьын хуейщ. Дипщэдэйр къэдлэжьымэ мис абдеж дытIысынщи дищхьэ къырикIуахэр лъэныкъуэ едгъэзижынщ.

Хэкурыс ди шыпхъу, ди къуэшхэ; ди хэкум сыт хабзэм теухуауэ дылъэIэсынуми ар утыку къыздитлъхьэн хуейщ. Къэралыгъуэ хабзэкIэ, хэт сытым епхауэ сыт ищIэнкIэ, хэтыр дэнэ дауэ сыт ищIэу щыпсоункIэ гъэтэрэзауэ тщIэн хуейхэр къэтпсэлъыу икIи унаФэм икIи щIым къытегъувэн хуейщ.

Аращи ди хэкурыс ди лъэпкъэгъухэ, Фэ ФиIэр къэвмышимэ дэ дынебакъуэу ФидрыщIмкIэ дызпырыкIыныр гугъущ. КъэФщи Фи Iэхэр, зигур абыкIэ нэбакъуэхэм  ягу Iэпэхэр къэвубыд.

Маргъущ Везир

15.11.14

20:48

DİN

DİN

Konuşulması ve tartışılması en riskli olan konu dindir. Bilinçaltlarımıza yerleştirilen peşin kabuller vardır dinle ilgili. “Müslümanız ama aslında yaşantı tarzımız Müslümanlık değil ve keşke gerçekten Müslümanlığı yaşayabilseydik.” derken çoğu kişi şu anda cinayetleriyle Müslümanlık dünyasında yeşeren IŞİD zihniyetini bilinçaltlarında onaylayan bir söylemde bulunmaktadırlar. Örtünme konusunda da, kadının toplumdan soyutlanması konusunda da, Müslümanlık dışında bir dine geçenler konusunda da toplumun bilinçaltında IŞİDvari tepkiler onaylanmaktadır.

Bir insana saldırıp onu perişan etmenin en etkin ve kolay yolu dindir maalesef Müslümanların coğrafyasında. Hem demokrasi hem de şeriat aynı anda hedeflenir. Herkes demokrasiyle yaşamaktan ve kadının toplumda hak ettiği sosyal yere ilerleyişinden memnunken aynı anda da IŞİD örgütünün şu an uyguladığı sosyal düzenin sosyal yaşantı tarzı olması gerektiği de savunulmaktadır. Birbiriyle bunca çelişen bir ortamda da din kolayca insanları sömürme aracına dönüşmektedir.

Şu an sorsanız sokağa çıkıp insanlara: “dinden çıkana ne yapmalı, kadının dine göre yeri nedir, oruç tutmayana ne yapmak gerekir…” çoğundan aldığınız cevap sıradan bir IŞİD militanının cevabından farklı olmayacaktır.

Kimse kandırmasın kendini. Toplumun çoğunluğu dürüst ve net değil din konusunda. Din diye aralara sıkıştırılarak yutturulmuş karabasanlarla yaşamak zorunda bırakılmış Müslüman toplumlar bu yüzden karanlık ve bu yüzden coğrafyaları sürekli kan içinde. Birileri çıkar “İslam aslında barış dinidir.” der. Bu iyi niyetli yaklaşımların sahiplerini öyle bir köşeye sıkıştırırlar ki bu insanlar ya tamamen susturulurlar veya da bilinçaltlarındaki suçluluklarla potansiyel IŞİDci olarak bizi cehenneme yollamaya başlarlar bir süre sonra.

İslam dini öyle bir hale sokulmuştur ki dışarıdan parıltılı ve cazip olarak sizi içine çeker. Ancak bir kez Müslüman olduktan sonra sosyal yaşantı o kadar çok suçluluk duygusu önünüze koymaya başlar ki artık dünya çile alanına evrilir. Her gün cehenneme yollandığınız her gün Yaratıcının gazabıyla titrediğiniz zavallı bir insancık oluverirsiniz. Birileri hep sizin adınıza düşünmekte, Yaratıcı katında size ayrıcalık sağlamaya uğraşmaktadır.

Ayrıca en rahatsız edici konu da Yaratıcı adına, yoldan çıkana haddini bildirme konusunda herkesin yetkili olmasıdır. Bu da linç psikolojisiyle hareket eden hastalıklı bir topluma yol açmaktadır.

Dinler insanlığın hayat kalitesini ve insanın insanlığının kalitesini arttırmak iddiasıyla ortaya çıkarlar. Bir din ne kadar kaliteli olursa olsun eğer kalitesiz insanlar onu kendilerine alet etmişlerse artık o, kalitesiz insanların kendilerinin kalitesizliğini örtmesine yarayan bir olgudan başkaca bir şey değildir…

Marğuş Vezir

18.10.14

23:40

DİN 2

DİN 2

Eğer bir olgu farkınızı, farklılığınızı, renginizi yok edip sadece kendi rengine yaşama hakkı tanıyorsa, sadece kendisine benzeyene hayat hakkı tanıyorsa, kendi çemberine girene kadar size en şirin görünüp onun çemberine girdikten sonra çemberin dışına çıktığınızda sizi yok etmek için saldırıyorsa o olguda insana değer yoktur. Din insanın insan olma kalitesini arttırmak yerine kutsal objeleri kullanarak sizi bir şablona hapsetmeye başlamışsa/hapsediyorsa kokan tuz nasıl çare olacak çürümeyi engellemeye… Ve biz maalesef kokmaya yüz tutmuş bir tuzu satmaya çalışıyoruz. Tuzun koktuğunu ifade edenlere de maalesef ki acımasızca boykot uyguluyoruz. Çoğu kimse yürekli olamıyor gerçeği ifade ederken ve istemezsek de cebimizde biraz kokulu tuzdan bulunduruyoruz ve gerçeklere bu kokulu tuzdan ekiyoruz maalesef. Çünkü olgu tüm imkânlarıyla sizi yok etmek için acımasızca saldırıyor ve kokusunun sinmediği hiçbir şeye tahammül etmiyor. Hem ruhsal hem de fiziksel dünyanız tehdit altında olduğundan gerçek düşüncelerinizi kokunun altına –korkarak- gizlemek zorunda bırakılıyorsunuz.

Din olgusunun amacı renkleri korumak veya kendi renginizi buldurmak değildir. İnsan olmanın en güzel renginin kendi renkleri olduğuna inandırdığı diğer olgu sahiplerine amacına erdikten sonra öyle bir saldırmaya başlıyor ki olgu sahipleri zamanla tüm renklerini din olgusunun renklerine kurban ediyorlar. Din olgusu önce Khazanıkhue Jabağ gibi iki tarafa da şirin görünen ancak asıl amacı bir şekilde toplumu kendi soluksuz rengiyle boyamak ve topluma bunu solutmak olan insanları öne sürmektedir. Bu insanlar topluma kendi renklerini de yaşatacaklarını vadederek toplumun bilinçaltını ele geçirirler. Daha sonra ise toplumun bilinçaltına zamanla Yaratıcının rengi zannettirdikleri renkleri yani soluksuz gölgeleri doldururlar. Toplum zamanla kendi renklerini yargılamaya başlar veya rengiyle davranırken çekinmeye başlar. Bilinçaltına sokulan “kutsalın dışında kalma” düşüncesini çok iyi kullanan din tüccarları “kutsal”ı öyle bir şantaja dönüştürürler ve öyle bir korkuya sebep olurlar ki artık insanlar korkularından düşünemez hale gelirler. Sonuçta toplumun kendi öz değerleri gelişemez ve din olgusunun saldırılarından dolayı yok olur gider. Değerler, toplumun doğal yapısının değerleri olmadığı için din olgusunu işletmek için arada sürekli aracılar bulunur ve bu aracılar güya sözde en büyük değeri insanlara ulaştıran, açıklayan aracılardır. Bu aracılar hep ayrıcalıklıdır. Toplum zamanla bu aracıların onaylamadığı hiçbir değere yaşama hakkı tanımayan bir yapıya evrilir. Böyle bir toplum ise binyıllardır tecrübe edip sentezlediği değerleri yitirdiği için artık doğal olmaktan uzaklaşmıştır ve artık değer üretemediği için sadece hayatını ve fiziksel ürünleri tüketen ve üretmeyen bir yapıya evrilmiştir. Bu aşamada toplum -aslında bir şeylerin ters olduğunu fark etse bile- yapısal olarak gerçekleri yaşamayan, sadece yaşadığı her şeye dinsel bir bahane bulan bir durumdadır. Böyle bir toplumda ise kutsal değerler kullanılarak o toplum sonuna kadar sömürülebilir. Din olgusu bazen bugün yaptıklarının tam tersini yarın gerçekleştirebilir ve kutsal bahaneler her şeyi örter.

Adıge toplumu fiziki olarak en ağır savaşları verdiği bir zamanda yoğun olarak dinle muhattap kılınmıştır. Dini ihraç edenler önce uğruna mücadele edilen amacın kendi amaçları olduğu fikrini bilinçaltlarına ustalıkla yerleştirmişler, daha sonra ise aynı dinin mensubu ve dinle daha uzun geçmişi olan bir toplumun sanal vaadlerine toplumu inandırabilmişler, toplumun insanlık tarihi boyunca edindiği tecrübelerden toplumu kopararak kendi vaadlerinin peşine toplumu takabilmişlerdir. Doğal refleksini kaybeden toplum ise yok oluşun kucağına düşmüş sahipsiz olarak dağılmış ve perişan olmuştur. Din her seferinde toplumda artakalanları kendisinin kurtardığı düşüncesini bilinçaltlarına yerleştirmeye girişmiş ancak her seferinde de toplum hafızasından xabzeyi de kazımaya çabalamıştır. Toplum en sonunda öyle bir hale gelmiştir ki xabzesi için ya dini bahaneler aramaya başlamış ya da onu kimi yerlerde hayatından ayıklamıştır.

Sonuç: Toplum kendi iç dinamiklerine dönmelidir. Herkesin kendi rengini bulmasının yolunu açan ve insan olma olgusunu en tepeye yerleştiren ve diğer tüm olguları onun altında benimsediği için olgularla çatışmayan yapısına tekrar dönmelidir… Adıge olmayı tekrar keşfetmeli ve o ülkeye yelken açmalıyız kısaca.

Marğuş Vezir

12.11.2014

23:21

 

LATİNİST KURTARICILARIMIZA

LATİNİST KURTARICILARIMIZA

Bir zamanlar ben de Latin harflerinin diasporadaki halkımızın bir şeyler üretmesine vesile olacağı zannıyla ve de diasporada yazmak çizmek isteyen insanların önünü açacağı düşüncesiyle standart bir hale getirilmesini savunup, yazıp çizmiştim. Biraz da dijital dünyada daha yaygın olduğu düşüncesiyle Latinin daha işlevsel olduğunu düşünmüştüm. Eğer halkımız diasporada edebi ürünler ortaya koyuyor olsaydı ve güçlü bir şekilde bilinç düzeyini arttırmak için Kril harfleri daha az işlevsel olsaydı haklı olabilirdim.

Kim ne derse dersin Adıge halkının var oluşu vatanına bağlıdır. Vatandaki insanların benimsediği ve Adıge halkının yazılı hale getirip yaşatabildiği ve toplumuna yeniden can veren edebi ögelerin yazı formu kril harfleriyle olanıdır. Birilerinin dediği “yazı kodlamadan ibarettir “anlayışı doğru gibi görünse de alfabe ile ilgili gerçeği yansıtmamaktadır. Eğer sadece kodlama ihtiyacı olsa ve ortada ürünler olsa ortada hiç sorun olmazdı ve latin harflerini seve seve kullanırdık. Ancak bir tarafta zaten anavatanda yaşayan ve üretebilen bir mekanizma kodlama ihtiyacını Krille gidermişken o insanların ürettiklerini içselleştirip üstüne katmak yerine üretemeyen mekanizmanın kodlamayı çözüme kavuşturup neyin önünü açacağı anlaşılmazdır.

Bizi anavatanımızla bağlayan oradaki insanlarımıza mesajımızı ileten varlığımız dilimizdir. Anavatanla duygu birliği sağlamanın yolu kullandığımız dili ses kodunda olduğu gibi yazı kodunda da ortaklaştırmaktır. Biz anavatana sadece elimizde kalanları yeniden taşıyacağız ve oradakiyle bütünleştireceğiz. Biz bulunduğumuz yerlerde güçlü edebi ürünler yaratıp onu tüm halkımıza mal etmek ve halkımızın yolunu edebi hareketimizle yönlendirmekten çok uzağız. Güçlü bir edebi üretkenliği olmayan diasporada dili ve kültürü yaşatmanın latin kodlamasına bağlanması ayakları yere basmayan bir düşüncedir. Bu düşünce, latin kodlaması kullanan Türkiye’de hiyeroglif kodlaması ile edebiyatı yeniden yaratmak düşüncesi kadar saçmadır.

Şu anda Latin harfleriyle çok iş becerecekleri zannına sahip insanlar anavatandaki insanlarla acaba hangi kodlamayla anlaşıyorlar. Ortaya koyacakları hangi değerlerle anavatan için itici güç olacaklar sormak lazım. Anavatan bir zemindir ve kodlama da bizi bağlayan bağdır. Anavatanın kodlamasından uzaklaşmamız acaba birilerinin bizi başka bir şey için kodlaması için mi diye de sorma gereği hissediyor insan.

Meselemiz sadece dil meselemiz var ve kodlamayı çözerek tüm meselelerimiz halledileceğiz meselesi değildir. İlk önce varlığımızın vatanda devam ettirilebileceğinin farkındalığını oluşturmak lazımdır. Daha sonra öncelikli olarak toplumumuzu ileriye taşıyabilmenin anahtar ögesi dilin farkındalığının oluşturulması gerekmektedir toplumumuzda. Farkındalıktan sonra ise her şey vatana göre kodlanacaktır otomatikman. Dil vatana dokunacak ellerimiz ve vatanı duyacak kulaklarımız olacaktır böylece.

Marğuş Vezir

09.11.14

02:27

ЛЪЭПКЪ

ЛЪЭПКЪ

Пкъырыпкъ дыхъури дызэпкъырылъэлъащ лъэпкъыр. Ипэ ди гупщысэр дигухэм зыпкъыу зэФIэгъувэжын тIанэи лъэпкъыр зыпкъыу хэкум щIызэФIэгъувэжын хуейщ. Ныкъуэ дыкъуэу аткIэ мыткIэ щыпсо дипкъым къытхуилэжын щыIэкъым. дыщыхъуижын сымэджэщыр ди хэкуращ.

Нобэ къэс хэхэсымрэ хэкурысымрэ зым зым зэхуэпэбгъа къудейщ нахъ зыпкъым зэрри Iэпкълъэпкъым гу лъатэу мыбы теухуауэ зыри ящIакъым. Хэхэсым икIыр ФIыуэ ягъэхьащIащ, ауэ езыхэри къакIуэу япкъым щыщым и хьэл пэжыр зырагъащIакъым. Пкъым къыпыупщIа пкъым щыщыр пкъым пыкIэжыФын щхьэ ар щыпыдэжын щыхуей зэман щыIэу ар зэрФIэкIыу пкъым зэрримдэжым хуэдэщ дэ ди Iуэхур. Хэхэсыр хэкум щыIэ лъэпкъым къыпыупщIа пыупщIагъащи ар пыдэжын щыхуей зэманыр иухыгъуэм нэсыным куэд иIэжкъым. Хэкур сымэджэщыу жысIат. Хэкум щыдгъэхъуижыну щыт ди пкъым щIэхыу нэгъасижын хуейщ ипкъым щыщхэр. Нэдмыгъэсижыу щытмэ нэмсижахэр щхьэхуэу зыпкъ хъуижыФынукъыми икIи Фынухэрэ хэкIуэдэжынухэщ. Хэкум щыIэ пкъыри ныкъуэ дыкъуэу къанэуэ щытми игур тэмэму щытмэ ныкъуагъэ дыкъуагъэ зимыIэ щIэблэ къыщыщIэхъуэжынущ хэкум.

Ди лъэпкъым хабзэ дахэу дунейм къытеувэФыну къару зыхэлъ гупщысэ Iэджэ иIэщ лъэпкъым ипщэдейр зэФIигъувэжыФыну. Ипэ хабзэр къэзгъащIэну щыт ди гупщысэхэр макъкIэ къыжытIэн хуэйщ. Макъыр лъэпкъым псом ятхьэкIумэм иIуа нэужь лIэпкъкIэ иунаФэр щIыуэ абы Фэ къытедгъэуэн хуейщ. Аращи хабзэу дунейм къытедгъэпсэн хуей гупщысэхэр. Ныджы щыщIэдзау инурэ къыжытIэу ар къагъэщIэным и гъуэгум техьэн хуейщ.

фыкъэблагъэ псори. Лэпкъ зэпкъырылъэлъар псо дыщIижын щхьэ иIэ маржэ!

Маргъущ Везир

07.11.14

22:11

ANLAM

ANLAM

İnsanı arayışlara iten ve bir şeyler yapmasına yol açan en önemli harekete geçirici güç hayatına anlam katma isteğidir. Ya da bazen hayatında yitirdiği anlamı yeniden hayatında yaratma isteğidir.

Bir Adıge olmanın sosyal yaşantıdaki güzelliğini iliklerine kadar yaşamış insanlarız bir kısmımız. Bir Adıge delikanlısı veya Adıge genç kızı olmanın o büyülü güzelliğini tattık pek çoğumuz. Halkımızın tüm yitirdiklerine rağmen bize aktardığı o, yüreğimizi soluklandıran esintiler pek çoğumuzun ruhunda tatlı ve vazgeçilmez bir bağımlılık oldu. Organik olarak birbirimizden koptukça ve dağıldıkça geçmişimizde tattığımız ve yeni hayatta dokunamadığımız o bağımlılıklarımız ruhumuzu tırmalamaya başladı ve bizi harekete geçip yeniden o anlamı hem kendi hem de çocuklarımızın hayatına katmak için bir yol bulma konusunda artan şiddette isteğini kulaklarımıza fısıldamaya başladı.

Elimizde halkımıza yol gösterme ve örnek olma anlamında kalan son sağlam güç bu güzelim duyguları hayatında tatmış insanları uygun ortam ve şekillerde halkımızın geleceğine katkıda bulunacak fiili ortamların içine katmakla ortaya çıkarılacak güçtür. Böyle bir gücün harekete geçmesiyle kimlik ve kendini konumlandırma açısından hayatını anlamlı kılmak isteyen genç insanlarımız hem aradıkları anlamlandırmayı keşfedecekleri bir ortama kavuşacaklar hem de sinerjik güçlerini halkımızın geleceği için konulacak hedeflere yöneltecektir. Genç insanlarımız böylece bu anlamı fiili olarak hayata katmak için fiili çaba içinde gireceklerdir.

Halkımızın geleceği için yıllardır dernek ortamlarında, halkın arasında fiili olarak çaba harcayan pek çok insanmız var. Pek çoğu türlü hayal kırıklığına rağmen vazgeçmedi ve halkı için çaba içinde halen. Bu insanlarımız tecrübe ve bilgilerini hem bir zamanlar tattıkları Adıge ortamının arayışıyla enerjilerini kanalize etmek isteyen insanlarımıza yol göstermek için kullanabilirler, hem de genç insanlarımız için anlamlı bir farkındalık yaratabilirler. Halkımızda şu anda sinerjik bir arayış mevcut. Arayışları buluşturup halkımızın yararına kanalize etmek ise bize bağlı.

Marğuş Vezir

06.11.14

20:50

ACI VE UYANIŞ

ACI VE UYANIŞ

“Уи лажьэ гущэ псор узэр адыгэращ

лэжььэщхуэр къытхуэсхьар ихэку дахэ имсижыу

хэмэ щIыпIэ дыкъасшаращ уэй”

Bugün 5 Kasım. Tek suçu ve günahı Adıge olmak olan ve Кьущхьэ Doğan’ın уэрэд’ı ile ölümsüzleşen Tsey Mahmut Özden kardeşimizin umut dolu geleceğinden koparılıp ölümün soğuk koynuna atılışının yıldönümü.

Vatanından kopardıkları yetmiyormuş gibi savurdukları yabancı iklimlerde kimliğine ve varlığına tahammül edemedikleri bir halkın kendisine yapılan haksızlıklara karşı durmak için giriştiği mücadelenin baltalanmasının sembolüdür 5 Kasım. Yürekleri kocaman ama imkânları küçücük olan büyük insanlarımızın çığlığıdır 5 Kasım. Birilerinin artık işine yaramadığımızda kaldırılıp atılacağımızın sembolüdür 5 Kasım. Vatansızlığın yürekleri en çok dağladığı ve vatansız olduğumuzu iliklerimize kadar hissettiğimiz gündür 5 Kasım. Bize cenneti vadederek aslında bizi vatanımızdan etimizi ve canımızı kullanmak için koparan çirkin zihniyetin suratımıza tokat atmasıdır 5 Kasım. Diasporada bedel ödenmeden var olunamayacağının en çıplak kanıtıdır 5 Kasım ya da bedel ödenmeden hayat hakkı olmadığının kanıtıdır 5 Kasım. Savaştan ve şiddetten nefret eden bir halkın onca bedel ödemesine rağmen var olması için bedel ödemesi gerektiğinin kanıtıdır 5 Kasım. Ve en önemlisi isyandır 5 Kasım. Bizi vatansızlığa mahkûm edenlere isyandır. Ve var olmanın sadece ve sadece vatanda mümkün olduğunun farkındalığıdır 5 Kasım. Ayrıca uyuyan, uyutulan, yok olan bir halın resmidir 5 Kasım.

Dünyadaki en onurlu mücadele insan olarak yaşama mücadelesidir. Adıgelik insanlığın en güzel renklerinden birisidir. Eğer şehitlik payesi verilecekse, insanlığının rengini yaşamak isterken haksızca katledilenlere verilmelidir. Çünkü en çok hak edenler onlardır. Haksız yere canı elinden alınan Tsey Mahmut kardeşimiz bizim şehidimizdir.

Aklımızı başımıza alma vaktidir. Halkımızı uyandırma vaktidir. Bizi seraplarla kandırıp kendi çıkarlarına alet eden zihniyetin seslerine kulak tıkayıp kendi yüreğimizin sesini bulma ve ona uyma zamanıdır. Sadece ve sadece kendi rengimize bürünme vaktidir. Vatanımızı arama ve ona ellerimizi uzatma vaktidir. Emeğimizle, alın terimizle ve yüreğimizle gerçeğe yürüme vaktidir. Gerçeğimizin ve geleceğimizin vatanda olduğunu içselleştirme vaktidir. Bizi gerçeklerimizden uzaklaştıranların yüzüne tükürme vaktidir. Bizden uzaklaşmış olan ve artık bizden olmayanlarla yolumuzu ayırma vaktidir. Bize ait olmayan tüm inanış ve düşünceleri çöpe atıp sadece bize ait olanın etrafında yeniden bütünleşme vaktidir. Artık kimseyi idare etmeden ve taviz vermeden yola düşme vaktidir. Yolun sonuna varmadan düşülebileceğini kabul edip düşlerimizi kutsama vaktidir.

Marğuş Vezir

05.11.14

21:28

 

ХЭКУРЫСХЭМ СЫТ ФИГУ КЪЫТХУИЛЪХЭР

ХЭКУРЫСХЭМ СЫТ ФИГУ КЪЫТХУИЛЪХЭР
Хъуащ илъэсищэрэ ныкъуэрэ дызэрзэбйырыхурэ. АтIкIэ мыткIэ дикъуыхьащ дунейм. фэ махуэ къэс сыт щыгъуэ къэкIуэжынухэ жоуэ куэдрэ Фыкъытпэплъащ, дэри ди хэкур дигухэм щыдгъэкIащ. фэ хэкур дэркIэ лъэIэсэгъу зэрыхъуу дынэкIуэжынкIэ Фыгугъэт. Дэри дипщIэнтIэпс зынэмса ди хэкур езыр езырыурэ къызэФIэувауэ дэр нэхъ зыхуэныкъуэж щымыIэ тФIэщIт. Хэкур жэнэтыу абы щхьэ дымылажьэу занщIэу а жанатыр дэдеиж тФIэщIт.
Ауэ пэжымрэ Iуэщхъумрэ дыФIызэхэзэрыхьат псоми. фэ гукIэ, псэкIэ Фыкъытхуэпэбгъат. Хэкум тхуэФащэу дытепсоухьын щхьэ ди цIыхум ябжыгъэр куэд зэрхъун хуейм къыбгъэдэкIыу хэкум ибынэгъу Фи къуэшхэм я къэгъэзэжыным Фи пщэдей пщIыхьыу хъуари еФпхат. Дэри дыщыпсо къэралыгъуэхэм ди гъащIэхэмкIэ дызлъэмIэсхэр хэку гупщысэкIэ щIэтхъумащ. Хэкур лъэIэсэгъу хъуа нэужь Фи къуэшхэми зынагъэзэжакъым, Фикъуэшхэми хэку яIуэхутэкъым зэраФIэщIам хуэдэу.
Хэкум щхьэ зипсэр зытахэм тIэ япсэ ятахэр лIо щIатар? Зи хэку хуэмеиж дэра щIатар(хэхэсхэм)? Ди хэкум щхьэ нобэ къэс пэжыу зыри щытхуызэФIэмкIакIэ апщыгъуэ зыкъэдгъэпцIэжрэ хэхэсхэм? Уэ ди хэкурыс ди лъэпIкъуэгъухэ, зи гур хэкумкIэ нэгъэзауэ Адыгэ лъэпкъым и къэкIуэныр хэкум зэррепхар зыщIэ хэхэс куэди щыIэщ. Ауэ мы зигуыгъу тщIахэм я нахъыбэм зэФIэкI яIэкъым, икIи ди хэхэсхэр хэкур пэжым цыт иIисми езмыгъэщIэу щызгъауэрэ зыгъэхьэулейрэи ди куэдщ. Абы щыхьэ хэкурыс ди цIыхухэмрэ, хэхэсыу хэкум зигу нэгъэзахэр пэжым тетыу зэрыгъэцIыхун хуейщ. Хэкурысым игу иудамрэ, хэхэсымкIэ игъэкIа гупщысэхэр игъэIылъыу пэжым къигъэлъагъуэ гъуэгум техьэн хуейщ. Хэкум пщэдей диIэу дыщыпсоуФын щхьэ цIыху бжыгъэкIэ куэд дыхъун хуейщ. Ауэ хуейщ жытIэкIэ мыр хъуыкъым.
Лъэныкъуитри дытIысыу дызхуэныкъуэмкIэ дызгурыIуэн хуейщ псом япэ. Лъэпкъым ипщэдеймкIе зигу ныкъуэ лъэныкъуитым зэдаIыгъын хуейщ щIэн хуейр. Дэ хэхэсым кIуэдижыгъуэм дынэсыу щыщIэддзэм къыдгурыIуар аращи нобэ къэс дыхъума гупщысэхэр щIым теувэкъым. Хэкури, хэкурысри пэжым тетыу дыщIэркъым. Хэхэс ди цIыхуу хъуари къедгъэлыныуи зы амал диIэкъым. Хэкум зигу гъэзахэм щыщ хэт нэдгъэкIуэжыФми аращ Адыгэм пщэдейуэ къыхуэнэнур. Абы щхьэ хэкум IэщIагъэ зиIэу абы щхьэпэнхэм бжэр зыгуэрыурэ яхуыIухын хуейщ. Хэкур хамэм къыщагупщыса гупщысэракъым зыгъэкIуэтэнур. Хэкурыс ди лъэпкъэгъухэ, Фэри щIым темыувэ Фи гупщысэхэр ФыгъэтIылъ. фи къуэшыу хъуари некIуэлIэжынукъым. Пэжым теувэ нобэрей дуней еплъыкIэкIэ Феплъ ди Iуэхум. ИкIи мыр зыщывмыгъэгъупщэ, хэкум Iуэху IэнатIэу хъуами щхьэхуэу хуеджа/хухэха цIыхухэм я Iуэхум зыри хагъэпсалъэкъым. Мыбы къыбгъэдэкIыу “лъэпкъ Iуэхур дэ ди IэнатIэщ.” жызыIэурэ лъэпкъ IуэхукIэ Фщызгъауэ щыкIуэдщ хэкум. А цIыхухэм иджыри къэс ФызэтыраIыгъащ, Фыщагъауащ. Абы щхьэ тIумкIи хэкумрэ хэхэсымрэ дызэпащIэ къыдФIагъэщыурэ нэхъри жыжэ дызщIахэр жыжэ зыпэтщIын хуейщ.
Аращи хэкурысыу зыми хэмзэрыхъыу Адыгэ Iуэхур зыгуэрэхэм ягъэкIуатэ зыФIэщI ди лъэпкъэгъухэ, ди Iуэхур зыкIи кIуэтакъым нобэ къэс. фэ ФигукIи ФипсэкIи дэ ФIыуэ дыкъыволъагъур. Хэкуми дынэкIуэжыну Фыхуейщ. Лъэпкъ Iуэхур зипщэ зыдэФлъхьахэм я нахъыбэм хэкуи лъэпкъи яФIэIуэхукъым, Фагъажейр. Лъэпкъ Iуэхур Фэ зыIэщIэФлъхьэж. Ди лъэпкъым ипщэдейр дыФIадыгъур. Хэхэсри хэкурысри зауэи банэи хэмылъыу яхэку ягъэкIуэтэн нэхъ зыри хуейкъым пэжым. Ауэ дитхьэкIумэхэм пцIыкIэ къиIущащэхэр куэдщ. Ахэм лъэпкъри хэкури ФIыуэ ялъагъу зытФIагъэщIыр. Дагъабэлэрыгъащ. Дывмыгъэбэлэрыгъ. Дыбэлэрыгъмэ пщэдей диIэнукъым.
Маргъущ Везир
03.11.2014
21:34
http://margusvezir.net

SANAL ADIGE ÜLKESİNDEN AYRILIP GERÇEK İŞLEYİŞTEKİ ADIGE KOLONİSİNDE BİRLEŞME ÇAĞRISI

SANAL ADIGE ÜLKESİNDEN AYRILIP GERÇEK İŞLEYİŞTEKİ ADIGE KOLONİSİNDE BİRLEŞME ÇAĞRISI

Adıge toplumumun çoğunluğu artık özünden sapmıştır. Adıge toplumu geçmişte emeğiyle, yaşantı tarzıyla hak ettiği ayrıcalıklı yerini yitirmiştir. İçinde bulunduğu toplum içinde miskinleşmiş ve kendisini devam ettirme olasılığını oldukça zayıflatmıştır.

Kabul edilmesi acı olan gerçeklerimizle yüzleşme vakti gelmiştir artık. Adıge toplumunun küçük bir azınlığı istisna büyük çoğunluğu Adıge olma adına hiçbir şey ifade etmeyen amaçsız insan yığınlarına dönmüştür. Görünürde mükemmel olma ancak emek harcamadan, terlemeden yaşama isteği Adıge toplumunu çöküşe sürüklemiştir. Birbirine o kadar çok güvenen, ortak hareket edebilen Adıge toplumunun değerleri o kadar aşınmıştır ki artık Adıge değerlerinden bahsetmek bile oldukça zordur.

Görünmek, olmak değildir. Düşünün, köyde onlarca dönüm arazileri olan insanlarımız vardı. Bu insanların yaptıkları senede bir iki ay çalışmak ve kalanında yatmaktır. Emek harcamak yani ekonomik değerler oluşturmak yerine insanlarımız gelenekselleşmiş tembellikleriyle yaşamaktaydılar. Çalışmayı ve alın terini yücelten Adıgelik yerine sadece şekilsel olarak Adıge görünmek yüceltilmeye ve bir hayat tarzına dönüşmeye başlamıştır. Zamanla görünmek olmak zannedilmeye başlanmıştır. Kendilerini göründükleri gibi zanneden insanlar birşeylerin yanlış olduğunu fark edince bunun nedeninin köylerdeki yaşamdan kaynaklandığı düşüncesiyle şehirlere göçmüşlerdir. Olmadıkları gibi görünen insanlarımız tabi ki şehirlerde acı gerçeklerle karşılaşmışlardır. Şimdi bakıyorsunuz ikinci sınıf olarak önceden gördükleri işlerde artık çalışmaktadırlar, tembel olmaya alıştıkları için de sadece öğrendikleri yeni iş dışında kendi durumlarını iyileştirecek bir faaliyette bulunamamaktadırlar, hiçbir şeyin sahibi olamadan hayatlarını sürdürmektedirler. Fabrikaların ses çıkarmaz sadık kölesidirler Adıgeler artık. Büyük çoğunluğu karınlarını zor doyurmakta, geçimlerini sağlayamamaktadırlar. Önceki yaşantılarında tüm dünyaya meydan okuyan, kral gibi yaşantıları artık yoktur. Diğer Adıgelerden sürekli uzaklaşırlar çünkü acınası durumlarının dile gelmesinden korkarlar. Ancak diğerlerinin yaşamı da aşağı yukarı aynıdır.

Asaletin kandan geldiğine inanan ve asil kanlarının her şeye hakları olduğunu zanneden bu insanlar yeni yaşantılarında hiç de asilce olmayan zavallı bir yaşam sürdüredururlar. Dilin artık olmaması, Adıgelerin asimile olması pek önemli değildir çünkü zaten bunlar görüntüde Adıge idiler. Zaten Adıge olma gereğine göre davranmış olsalardı bu durumda hiç olmayacaklardı.

Zamanla sanal asaletleriyle köylerden ayrılmak zorunda bıraktıkları Adıgelerin durumlarının iyi olması sonucunda bu sefer asaleti parada aramaya başlarlar. Çünkü o insanlar bir zamanlar kendilerinin yansıttığı fiziksel görünümü yansıtırlar. Bir zamanlar dışladıkları o insanların yanlarında artık sıradan işçidirler asiller. Dışladıkları, onların efendileridirler şimdi. Bir araya gelmek zorunda kalan sanal asillerin konusu her zaman o zengin insanların aslında soysuz oldukları ve zamanında şu gibi ikinci sınıf işi yaptıklarıdır. Ama kendi bulundukları ikinci sınıflığı asla dile de getirmezler. Öfkeler dillendirilir ve ikinci gün yeniden ezik ve ikinci sınıf yaşama dönülür.

Şehirlerde bir Adıge diğer Adıgenin düşmanıdır. Kaçılması ve kaçınılması gereken insandır. Çünkü eskiden yaptıkları bol keseden cömertliği yaptıklarında iyice sefalete düşeceklerdir. Bunun yanısıra şehirlerde sanal asaletlerini sürdürenler de vardır. En iyi şekilde giyinirler, en iyi şekilde konuşurlar ancak yiyecek ekmeğe muhtaç olanları çoktur, karınlarını bile zor doyururlar. Bu yüzde bu insanlar özel yaşantılarını son derece gizli tutarlar. Gösterişlerini yaptıktan sonra gösterişsiz hayatlarına yeniden dönerler. Bu insanlar için Adıgelik gösterişin ve kendini tatminin bir aracıdır ve gerçek yaşamlarında zaten Adıgelik yoktur.

Kendin olmadan kendiliğinden olmuyor hiçbir şey. Gerçekte yaşamadığımız Adıgelik gerçekte hiç yoktur zaten. Kendi emeğini kendin olmak için harcamadan kimse sizi kendinize getiremez. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti tüm maddi olanaklarını bizim için seferber etmiş olsa bile biz yine de Adıgeliği yaşayamayacağız. Bu konunun tek suçlusu ve sorumlusu bizleriz. Adıge olmak emek ister ve miskinler topluluğu Adıge olamaz.

 

Adıge adını taşımak bir değer değildir. Adıge olmak değerdir. Adıge olmak emek ister, incelik ister. Toplumumuzun eski güzel değerlerini tatmış olan emektar bazı insanlarımızın kurdukları derneklerin topluma mal olmuş gözle görülür hiçbir şey başaramamalarının nedeni de içinden geldikleri toplumun amaçsız ve başıboş durumda sürüklenmesinden kaynaklanmaktadır. Kendisi için emek harcamaktan uzak insanlarımız için emek harcamak o insanlar için hiçbir şeyi değiştirememektedir.

Gerçekte Adıge insanı yüreğiyle düşünen ve yaşamını yüreğiyle kuran özgür insandır. Adıgelik, yürek insanın bir boyutudur. Yitirdiğimiz, yürek insan olma değeridir. Adıge insanı yüreğiyle eylemleşen insandır (Адыгэ ц1ыхур гук1э ма-ш1эр). Yüreğiyle insan olmak birinci sınıf insan olmaktır ve birinci sınıf insan doğal olarak birinci sınıf yaşamı da zaten kuracaktır.

Gupşşıse ve gulhıte (гупщысэмрэ гулъытэмрэ) değerlerimizi yeniden işletmeliyiz. Adıge insanının en büyük değeri gupşşısedir (гупщысэ). Adıge insanını düşünce merkezi aklı değil yüreğidir(гу). Adıge insanı akıldaki gibi izlenimlerle düşünmez, Tanrısal varlık olan yürek(гу) ile düşünür. Yürek ile düşünerek(гупщысэн) ile kurulan yaşam sevinçli ve insanca olan bir yaşamdır. Gupşşısen(гупщысэн) zaten Tanrısal farkındalıkla eylemek (Гу=Тхьэ ш1эныгъэк1э ш1эн) demektir. Şu an biz Tanrısal farkındalıkla eylemiyoruz. Zaman harcıyoruz ve önceden oluşan değerleri algıdan uzağız. Gulhıte (гулъытэ) ise Tanrısal farkındalıkla görmek ve bunu hissettirerek eylemde bulunmaktır. İki temel değerimiz bunlardır.

Gupşşıse ve gulhıte (гупщысэрэ гулъытэрэ) ile davranmak asalettir sadece. Asil insan farkındalıkla davranan insandır. İnsanın Adıgecesinin (ц1ыху/tzıxu) karşılığı zaten “farkındalıkla varolan varlık” demektir. Temelinde gupşşısı ve gulhıte (гупщысэрэ гулъытэрэ) olmayan hiçbir şekilsel görünüm asillik değildir. Farkında olmadan yapılan hiçbir eylem insan olmak adına değerli değildir. Themade(тхьэмадэ) “Tanrısallıkla davranan insandır” yani. Adıgelerin gupşşıse ve gulhıte (гупщысэрэ гулъытэрэ) ile davranan bireylerden oluşmuş bir topluma dönüşmesi Adıge toplumunu yeniden halklar içindeki Themade(тхьэмадэ) konumuna Adıgeleri yeniden getirecektir.

Tzıxu(ц1ыху) olan varlığı sevinçli kılan durum sadece farkındalıkla varolmaktır. Tzıxu(ц1ыху) işleyen bir olgudur. Yerinde durarak tzıxu(ц1ыху) olunamaz. Her insan kendi özel insan olma boyutunu taşır. Bu insan olma boyutunu sadece kendisi oluşturabilir ve somutlaştırabilir. Bir tzıxu(ц1ыху) kendi farkındalığıyla oluşturduğu soyut ve somut değerlerin oranı kadar değerlidir. Gupşşıse ve gulhıte (гупщысэмрэ гулъытэмрэ) bunu söyler ve gerektirir. İnsanın yürekten gelen en büyük arzusu sevinçle varolmaktır. Sevinci ise farkında olmak ve farkındalığı hayat tarzına getirmek yaratır. İnsanı orijinal olarak kendisinin oluşturmadığı, farkında olmadığı, rastgele olan hiçbir şey sevinçli kılamaz. Ayrıca insanın ortaya koyduğu soyut ve somut değerlerin gulhıte(гулъытэ) ile paylaşılması yani gu(ı)[гу(ы)] ile insan olma değeri taşıdığının tzıxu=insan(ц1ыху) olabilen biri tarafından algılanması toplumsal bazda insanın sevincini yaratır. Adıge toplumunda farkındalıkla yaratılan değer kadar bu değerin toplumsal sevince dönüşerek paylışılması değer taşır.

Gupşşıse ile işleyen bir insan için değerli olan insan gupşşıse ile işleyen insanlardır. Gupşşıse ile varolan insan için insanlıklar eşittir. Varolurken emeği ile varolmak, kendi insanlığı için emek harcamak asilliktir. Çalışmak, ortaya koymak değerlidir. Ürünlerin eşdeğer insanlarla paylaşılması ise sevinçtir. Adıge toplumu insan olma sevincinin paylışıldığı bir toplumdur. Adıge toplumu çalışan ve üreten bir toplumdur. Çalışmayan, emek harcamayan tzıxu(insan) olmaktan uzaktır ve asil değildir. Bir insanı gerçekte mutlu kılan ortaya koyduğu maddi ve manevi değerleri diğer insanların gerçek saygı göstererek paylaşmasıdır, onların insan olma farkındalığıyla gerçek değer taşıdığının bu şekilde onanmasıdır. Ortaya konulan maddi değerler sadece kişinin hakettiği ve benin rahatını sağlayan değerler değildir. Kişinin kendisine hizmetinin yanısıra aynı boyuttaki insanların kullanımında olan değerlerdir.

Eğer gerçekte çalışmayı yücelten Adıgelik yerine tembelliği yücelten sanal Adıgeliği hayat tarzına dönüştürmemiş olsaydık bugünkü problemlerimizin hiçbirini yaşamıyor olacaktık. Sahibi olduğumuz hayvanlara çobanlık yapmak ve onların altlarını temizlemenin Adıgelik olduğunu, kahve köşelerinde ya da düğünlerdeki gösteriş yarışmasının Adıgelik olmadığını biliyor olacaktık. Elimizdeki avucumuzdakini gösteriş için harcamadan üzerine emeğimizi katarak toplumumuzun sevinçle paylaştığı değerlere dönüştürmüş olacaktık. Sahip olduğumuz maddi değerleri zamanın gereklerine göre yeni değerlere dönüştürüp yine kendimiz ve toplumumuz için değerlendiriyor olacaktık. Çalıştıkları için küçümsediğimiz çobanlar ve dilenciler holding patronları olurken biz onların işçileri olmayacaktık.

“Ayıp” kavramı toplumumuzu ayakta tutan ve kontrol eden bir değerken artık toplumumuzu kemiren bir değerdir. Sanal Adıgeliğin elindeki “ayıp” kavramı toplumumuzu kemirmektedir ve bitiş noktasına getirmiştir. ” İyi giyinmemek ayıptır, Kendi işini yapmak ayıptır, Koyun gütmek ayıptır, Ahır temizlemek ayıptır, İkinci sınıf insanlar gibi görünmek-çalışmak ayıptır, Kazma kürek çalışmak ayıptır, Eşekle yük taşımak ayıptır, Ticaret yapmak ayıptır, İlçeye yürüyerek gitmek ayıptır, Evinde en güzel eşyara sahip olmamak ayıptır, Misafire şunu bunu ikram etmemek ayıptır…” , “İyi giyineceksin, Khejerler gibi koyunların içinde işin ne?, Ahkâm keseceksin, Senin ellerine kazma kürek yakışmaz, Eşeğe khejerler biner, Ticaret yapmak ikinci sınıflıktır ve yabancıların işidir, En güzel eşyalar senin Adıge olma ölçütündür.”… Artık değirmen dönmüyor, suyu kurudu. Suyun şehirlerde olduğunu sananlar sanal Adıgeliğin bedelini en ağır şekilde ödemekteler. Yüce olduğunu sandıkları sanal Adıgeliğin beş para etmez olduğunu en acı şekilde yaşamakta halkımız.

Adıgelikte ayıp=yemık’u(емык1у) kavramının gerçek anlamı insan olma farkındalığıyla işlememeyi ifade eder. Yemık’u insan olmaya uymamak demektir, gupşşıse ve gulhıte ile davranmamak demektir, insanlığından ve insanlıktan çıkmış olmak demektir. Gu(ı)=yürek insana sürekli işlemenin, çalışmanın değerli olduğunu söyler. Ancak emek ve alınteriyle ortaya konuyanı tüketmenin değerli olduğunu söyler gu(ı)=yürek insana. Asıl yemık’u gu(ı)=yürek ile işlememektir.

Adıgelik ve Adıge dili insan olma işleyişi ile varolan kavramlardır. İnsan olma işleyişini kaybetmiş insanlardan Adıgeliği ve Adıge olmayı beklemek sadece ütopyadır. Gerçek üzerine temellenmemiş hiçbir çaba Adıge toplumunun yaşamasına hizmet etmeyecektir. Adıgelik ve Adıge dilinin yaşaması Adıge insanının doğal işleyişinin sonucu iken bugünkü çabalar gerçek temellendirmelerle yola çıkmadığından ve sanal Adıgelerde Adıgelik ve Adıge dilini yaşatmayı sağlamaya çalıştığından başarısız olması kaçınılmazdır.

Adıgelik ve Adıge dili sonuçtur, Adıge insanı olarak işlemenin sonucudur. Sonuç sebebi sağlamaz ve sağlayamamaktadır. Adıgelik ve Adıge dili sinerjidir, ancak onu oluşturan enerjiler şu an işlememektedir.

Tüm olumsuzluklara rağmen Adıge insanı olarak işlemenin farkında olan ve farkına vardırılabilecek insanlarımız vardır. Adıgelik ve Adıge dili ancak bu insanlarımız tarafından bir hayat tarzı olarak sürdürülebilir. Şu anda sanal Adıgelik ortamında boşa giden tüm çabalardan ve umutsuzluklardan sıyrılmanın elbette ki yolu vardır. Öncelikle çabamızın boşa gitmeyeceği küçük azınlık grubumuzda bir araya gelmemiz ve çoğunluk olan sanal Adıgelerden kendimizi ayırmamız gerekmektedir. Adıgelikte değerli insan, yürek farkındalığıyla davranıp, bununla yarattıklarını sunan insandır. Kendimizi sanal Adıgelerden ayırdıktan sonra oluşacak grup gerçek Adıgelik değerlerinin işleyeceği grup olacaktır. Bu oluşuma farkındalıkla oluşmayan ve işlemeyen hiçbir insan dahil olamayacaktır. Çalışmak ve emek harcamak esas olacaktır. Çalışma ve emeğin sonucu olan ürünler sanal Adıgelerin sömürüsüne asla sunulmayacaktır. Ürünleri paylaşmak sadece değer üretenler arasında olacaktır. Sadece bir şeyleri temelsizce ifade etmek gruptan dışlanmakla sonuçlanacaktır. Farkındalık ve emeğini getirmeyen hiç kimse için kapı açık değildir. Sayı azdır ancak ortaya konulan ürünler sömürülmeyeceği için azınlık sürekli güçlenecektir. Değerler gelişecektir. Oluşan değerleri grubun sevinciyle paylaşmak esastır. 6 milyon nüfus sadece kuru bir kalabalıktır. Gerçek temelde işleyen bir azınlık gerçek Adıgelerdir. Gerçeklikle işleyenler gerçeklikle işlemeyenleri kendilerinden uzaklaştırmayı başardıklarında Adıgelik ve Adıge dili sonuçta kendiliğinden hayat bulacaktır. Değer yaratan ve paylaşan toplum elbette ki sayısı az da olsa en güçlü toplum olacaktır. Çemberin dışında olanlar çemberin doğasıyla davranabildiklerinde ancak o zaman çemberin içine dahil olabileceklerdir. Yörüngesinden çıkan her gezegen parçalanıp yiter. Yörüngesinde olmayan her Adıge zaten yitmiştir.

İnsan(tzıxu) farkında olan varlıktır., farkındalığını gupşşıse ile işletir, gulhıte ile insanlığını sevinçle yaşar. Adıge olabilmek gulhıte ile paylaşan, gupşşıse ile işleyen, farkındalık sahibi varlık olabilmektir. Adıge olmak sürekli işlemek ve değer ortaya çıkarıp bu değeri algılayan insanlarla paylaşarak sevinçle yaşamaktır. Adıge olmak emek ister, yürek ister. Yüreksizler, emek hırsızları yürek toplumundan sürgün edilecektir ya da sayıları çok olduğu için onlardan ayrılıp yeni bir kolonide yüreğimizi ve emeğimizi paylaşacağız.

01/02/2010

Marğuşş Vezir Savrum

KAPI

KAPI

Var oluşumuzun temel direği ve dayanağı vatan olmalıdır ve tüm enerjimiz halkımızın geleceği olan vatanımızın geleceği için harcamalıyız.
Vatanımızdaki insanlarımızın gönlü şu anda bize açıktır ve mutlaka vatana dönmemizi arzulamaktadırlar. Nasıl ki vatan bizim için en güzel hayal idiyse geçmişte vatanımızda kalan insanlarımız için de biz diasporadaki insanların vatana dönüşü en güzel hayalleriydi. Ve biz, vatan ulaşılabilir olduktan sonra çok azımız istisna vatan diye bir kaygımızın olmadığını gösterdik eylemlerimizle. En büyük hayalimiz olan vatanımızla ilgili türlü bahaneler bulduk. Dini, ekonomik, insan kaynaklı sorunlar icat edip onlarla kendimizi haklı çıkarmaya çalıştık. Biz vatanla ilgili özlemimizde hiç dürüst değildik ve vatandaki insanlarımızın bizzat bizimle ilgili özlemleri konusunda da onları görmezden geldik.
Vatanımız o unuttuğunuz hayallerinizdekinden daha güzel bir cennet olmaya gebedir. Cennetin kapısı şu anda açıktır insanımıza. Orada yaşayan ve terleyen herkesin cenneti olacaktır vatanımız. Vatanımızda yaşayan insanlarımız zaten ellerinden gelenin en iyisini yaparak vatana elverdiğince sahip çıkmıştır. Vatana gitmek için ayaklarının altına halı serilmesini bekleyen ve halkına ve vatanına hiçbir olumlu katkısı olmayanların vatana dair hiçbir hakları yoktur. Vatan bizzat orada yaşayan ve oranın havasını soluyanla oranın havasını soluyanların hayaline uygun davranıp yeniden vatanında filizlenmeye çalışanındır. Vatanda yaşayan ve gönülleriyle vatan kapısını açık tutanlar zamanı geldiğinde vatanı hak etmeyenlere kapıyı kapatacaklardır. Vatanla ilgili elle tutulur bir kaygısı olmayanlar asla vatan cennetine giremeyeceklerdir. O insanlar arafta kalacaklar ve anlamsız var oluşlarının ızdırabını da sonuna kadar tadacaklardır.
Herkesin gözünün olduğu ve özümüzün kaynağı olan vatanımız çocuklarını evine çağırmakta. Herkes eve dönmeli ve kurulacak ziyafet sofrasının hazırlanışına katkıda bulunmalı. Ev bizim evimiz ve ziyafet de bizim için. Kimse hazırlamayacak o sofrayı bizim için. Sofrayı kendimiz kuracağız. Sofranın kurulmasında katkısı olmayanları ziyafet sofrasına oturtmayacağız…
Marğuş Vezir
01.11.14
15:39