SAMİMİYETSİZLİK VE AYRICA KUDRETSİZLİK

...

SAMİMİYETSİZLİK VE AYRICA KUDRETSİZLİK

Geçen gün Kayseri derneğindeydim. Birilerini aramak ve bir çay içmek için uğramıştım. Vatandan gelen bir adam vardı. Gençler kızlı ve erkekli etrafına toplanmış can kulağı ile içtenlikle dinliyorlardı adamı. Adam anavatanla ve Türkiye’yi karşılaştırıyor sözlerinin arasında da anavatana dönün diyordu. Uzun uzun tarih anlatıyor ve yine konuşma aralarında vatana dönün diyordu. Kulak misafiri oldum ve onları uzun uzun izledim. Gençlerimizin o samimi tavırları beni hem umutlandırdı hem de kaygılandırdı. Umutlandım çünkü eğer hakkıyla bu insanlarımızın yüreğine vatanı koyabilirsek (ki gerek yok zaten vatanla dolular)ve vatanı o sisli, ulaşılmaz görüntüsünden çıkararak elle tutulabilir, gözle dokunulabilir hale sokabilir ve fiziki olarak tanıma şansı verebilirsek vatanın ne kadar çok kazanacağını düşündüm. Kaygılandım çünkü eskileri hatırladım. Ben eski günlerimde derneklere vardığımda yine yüreği vatanla dolu genç insanlar gelirdi derneklere ve derin ve aşılmaz protokol gösterilerinin gölgesinde hiçbir zaman vatana gerçek düşünsel anlamda dokunamadan o protokolün yeni figürleri olarak renklerini yitirirlerdi ve vatan yine masallarda kalırdı.

Evet umudum var ve o yüzden de yazıyorum zaten. Günümüze gelene kadar Çerkeslik maalesef biz ne kadar muhteşemmişiz, biz vatanda şunları yapmışızla geçti. En muhteşem Çerkeslerimiz de xabze denilen törensel gösterilere dönüşmüş olgularla sıkı bir gösteri yapan tiplerdi. Vatan ve vatanda fiziki olarak yaşamanın ne getirip ne götüreceğini bilmeyen, sürgünün fiziki ızdırabını yaşamamasına rağmen duydukları ve okuduklarıyla hep kederli görünen ancak fiziki dünyasında hiç de umursamayan tiplerimiz de vardı.

Evet umudum var. Artık bir şeyler alışılageldiği gibi gitmiyor. İnsanlar yıllarca masal dinlediklerini bilinçaltlarında fark etti. Küçük uyanışlar başladı halkımda. Dindarından, komünistine, ateistinden, deistine bu kıpırdanmalar var. İşte bu uyanışlar halkımızda toplumsal farkındalığa dönüştüğünde işte o zaman toplumsal tepkilerimiz ses ve sonuç getirecek.

Halkımız gerçekten vatanını bilmek ve tanımak istiyor. Vatanda kutsal ve törensel bir yaşam olduğu zannettirilmiş hep halkıma. Oradaki insanların en büyük fonksiyonunun dilimizin ve halkımızın fiziki olarak ileriye taşınması olduğundan kimse pek bahsetmemiş. O insanların kaygılarıdan, günlük işlerinden, sistem içindeki çıkmazlarından, aşklarından, kavgalarından ve insana dair yaşantılarından pek kimse bahsetmemiş.

Yitirdiğimiz dilimizi, kültürümüzü hemencecik orada yeniden edineceğimi ve Adıge bir yaşantının orada bizi beklediği anlatılmış. Kimse oranın gerçekte sadece halkım için en sağlam zemin olduğundan ve oradakilerin de yitirdiklerini bizimle tamamlayacaklarından pek kimse bahsetmemiş.

En önemlisi pek kimse çalışmaktan, ter akıtmaktan bahsetmemiş. Oranın eski bir sistemin küllerinden nasıl yavaş yavaş kendine özgü bir halde yeniden yeşermesi konusunda pek kafa yormamış. Oraya gidince göze alınması gerekenlerden, orada karşılaşacağı bürokrasiden vs. den kimse bahsetmemiş.

Beyler vatan nedir? Vatan bir halkın toplam iradesinin ve güzelliğinin günlük yaşamın her anında hayat bulduğu toprak parçasıdır. Biz özümüzde taşıdığımız ve yaşadığımız her yerde hayata güzel bir anlam katan yaşantı şeklimizi yeniden yeşertmek ve kendi ürettiğimizle sosyal olarak bir arada bulunmak için istiyoruz vatanımızı. Şu an diasporada iş hayatında kendi insanımızla nasıl bir dengeyle iş yapacağımız ve  sosyal yaşamın bazı alanlarında Adıge olarak nasıl davranacağımız konusunda bir tarz belirleyemediğimiz için birbirimizden kaçıyoruz. En büyük zararları hep Adıgelerden gördüğümüzü söyleyip birbirimizden uzaklaşıyoruz. Bu sosyal güvensizliğimizin bilinçaltı da maalesef ki vatanda çoğunluğun Adıge olduğu bir ortamdan bizi gizliden gizliye uzaklaştırıyor. Öyleyse ya inanarak vatanı isteyeceğiz ya da kendimizi ve başkalarını artık kandırmayacağız.

En büyük umudumuz gençlerde. Gençler yaşantılarını ve hayat kavgalarını vatanda şekillendirmeye başladıklarında ve oradaki işleyişin parçası olduklarında değişecek her şey. Biz gençlerimize her türlü olanağı sağlamalıyız. Küçük görünen ancak çok önemli konularda onlara sürekli yardımcı olmalıyız. Onlara vatanda ne iş yapabilecekleri, nasıl barınabilecekleri gibi somut konularda yardımcı olmalıyız. Orada diyasporadan daha önce giden insanlar bu insanların orada fiziki olarak yer edinmelerinde koordinasyon görevi görmelidirler. Eğer elden gelirse adaptasyon sürecinde geçimlerini sağlayacakları iş konusunda ve bürokratik konularda oraya adapte olan ve işleyişi bilen insanlar kurumsallaşarak gençlere yardımcı olmalıdır.

Başlıkta bir de kudretsizler demiştim. Bu insanlar yıllardır dilin, kültürün, sosyal yaşantının var olması için uğraşan ve bir kısmı da vatana dönük olarak ayakları yere basan düşüncelerle halkımızı aydınlatan insanlardan oluşuyor. Maalesef ki halkımız gerektiği gibi bu insanların arkasında değil. Bu insanlar kendi rızıklarından, alın terlerinden sürekli olarak vererek bu işleri yapıyorlar. İnsanlarımız ise türlü bahanelerle bu insanları sürekli yalnız bırakıyor. Diasporada edebiyatımız, kültürümüz, sosyal yaşantımız gelişemiyor ve vatana dönük de gerçekçi çözümler maalesef ki hayata geçemiyor. İş adamlarımız sponsor olmuyor, azınlıktaki bu insanlarımız değerleri tüm halka ulaştırıp halka mal edemiyor. Sadece anılarda kalan eski yaşantılara özlem ve onu yad etmekle de bir halk geleceğe yürüyemiyor.

Ey halkım, samimi olalım. Öncelikli olarak yüreklerimizdeki vatanı gençlerde yeşertelim. Onları vatanda yeşertmek için onlara destek olalım. Diasporada ise emeğini samimiyetle halkı için harcayan insanlara destek olalım. Elimizi halkımız için cebimize atmasını öğrenelim. Sponsor olmayı ve bunun verdiği bir şeyler yapmış olma duygusunu tadalım. Bunlar işinize gelmiyorsa boş verin her şeyi; bir de yok oluşun tadına bakalım.

Marğuş Vezir Savrum

02.09.14

21:08

Bir cevap yazın